Cuma, Mart 14, 2025
Ana SayfaDÜNYA66 Senedir Çanakkale'de Yatan Dumlupınar Şehitlerinin Öyküsü

66 Senedir Çanakkale’de Yatan Dumlupınar Şehitlerinin Öyküsü

[ad_1]

Çoğumuzun kulağı, Ah Bir Ataş Ver türküsüne aşinadır. Tıpkı Anadolu’dan çıkan öteki türküler şeklinde, bu iç yakan parçanın da bir hikayesi var. Kaza sonucu denizaltıyla sulara gömülen 81 aslan denizcimizi kaybettiğimiz, hazin sonlu bir trajedinin hikayesi…

Tarih 4 Nisan 1953. Hava şartları kötüydü, sisten göz gözü görmüyordu. Yağmur yağıyor, Çanakkale Boğazı sanki birazdan olacaklardan haberdarmış şeklinde görünüyordu. Görevinden sonrasında limana yanaşmayı amaçlayan Dumlupınar denizaltısı, boğazdaydı. Aynı sırada geçiş icra eden İsveç bandıralı Nabuland şilebiyle çarpıştı. İşte her şey bundan sonrasında başladı.

Dumlupınar denizaltısında 81 mürettebat bulunuyordu. Güvertede bulunan 8 aslan denizcimizden ikisi, ne yazık ki pervaneye takılarak can verdi, biri boğuldu. Güvertede bulunanlardan yalnız 5’i kendilerini suya atabildi. İçeride bulunan mürettebattan 22’si, torpido kısmına sığınmayı başardılar.

b164d0204c1034a021ba33b0073b737732e51f2a

Başlarına geleceklerden bir haber torpidoya giren askerler, deniz yüzeyine bir şamandıra fırlattı. Dumlupınar, kazada almış olduğu darbe yüzünden boğazın derinliklerine sürükleniyordu. Yüzeye fırlatılan şamandırada telefon kablosu bulunuyordu, bu şamandıra vesilesiyle batarken yardım çağrısında bulundular.

Sahil güvenlik ekipleri ve komutanlıktaki kurtarma timi çağrıyı aldı, denizaltında mahsur kalanlarla bağlantı kurdu. Yetkililerin mahsur denizcilere ilk uyarısı kabindeki oksijeni idareli kullanmaları yönündeydi. Askerlere gerekmedikçe konuşmamaları, türkü söylememeleri ve sigara içmemeleri gerektiği açıklandı. Orada ne kadar uzun süre dayanırlarsa, kurtulma ihtimalleri o denli fazlaydı.

Tüm imkanlar zorlanıyor, boğazın derin sularına gömülen askerleri kurtarmanın yoları aranıyordu. Torpidonun içindeki 22 asker, çaresiz bir halde bekleyişe geçti:

d1a74ae02a5cf394011235e6198f941fb3908fb8

Yetkililer ara sıra askerlere ulaşıyor, yukarıda çalıştıklarını, metanetlerini korumalarını söylüyordu. Olaydan 12 saat sonrasında batık bölgesine gelen kurtarma gemisi, ekipmanlarla Dumlupınar’a ulaştığında 25 saat geçmişti. Askerler 1 günden daha uzun bir zamandır küçücük bir odada, denizin dibinde mahsur durumdaydılar. Dumlupınar denizaltının yüzeyle olan hitabı ise şu şekilde gerçekleşti:

– Alo… Dumlu?

– Evet… Dumlu.

– Efendim hava birazcık fenalaştı.

– Morallerinizi bozmayın. O hava size daha 2 gün yeter. Sen evlatları yatır. Sigara içmeyin.

– Yok efendim, hepsi yatıyor. Sigara da içmiyoruz. Işık da yok. Karanlıktayız.

– İhtiyaç lambalarını kullanmayın, ileride lazım olacak.

– Kullanmıyoruz esasen. Birinin ışığı oldukca zayıfladı.

Vakit geçtikçe umutları tükenen askerler, bunu uzun soluklu bekleyişten de anlamaya başladı. Onlar için birazdan öleceğini bilerek yaşamaktan daha acı şeyler vardı. Sevdikleriyle son bir kez vedalaşamama hissi, 22 yiğidin umutlarını tüketmeye başladı. Fena hava şartları dalgıçların dalışını fazlasıyla zorlaştırıyor, dalgıçları bir sağa bir sola savuruyordu. On bir tane dalış yapılmış oldu sadece hiçbiri bir netice vermedi.  Yüzeyde meydana getirilen emek harcamalar sonuçsuz kaldı. Boğazdaki yırtıcı akıntı, derinlik, hava şartları ve teknolojik yetersizlik Dumlupınar’ı ulaşılmaz kılıyordu.

Artık tüm çıkar yolların ulaşılamaz ve olanaksız olduğu anlaşılınca askerlere rahatça konuşabilecekleri, türkü söyleyebilecekleri ve sigara içebilecekleri açıklandı. Askerlerden biri de komutanına yürekleri dağlayan bir sual sordu:

“Her şey buraya kadarmış kumandan, birer cigara yakalım mı?”

Son gerçekleştrilen konuşmadan otuz dakika sonrasında denizaltıyla yine iletişime geçilmeye çalışıldı sadece duyulan tek şey askerlerin hep bir ağızdan söylediği türkü oldu.

Ulusal Savunma Bakanlığı 7 Nisan tarihinde üç gün devam eden kurtarma çalışmalarını durdurduğunu, tüm ümitlerin kesildiğini duyurdu.

66 Senelik Tarih

Kurtulan beş kişinin arasından Seyir Kıdemli Başçavuş Hüseyin Akış ise o anları şu şekilde konu alıyor:

“Birden kaportadan su girmeye başladı. Su, iki askeri alıp denize götürdü. Sol elimle çıkış merdiveninin demirini tuttum. Kolum kopacak gibiydi, bu sefer iki elimle tuttum. Ne süre ki geminin içerisi tamamen su doldu, bana sanki birisi ‘hadi yürü git’ dedi. Su tamamen içeriye dolmuştu. Suyun içinden çıkmak için uğraşıyordum. Gene ‘haydi yürü’ der şeklinde dışarıya çıkma hissi geldi. Bir ara kafamı geminin kaportasına vurdum. Gemiden çıktıktan sonrasında 90 santime kadar deniz dalgası vardı.”

Kaza anından sonrasında kurtarılma öyküsünü de aktaran Hüseyin Akış, 66 yıl geriye gidip baktığında vakası şu şekilde aktardı:

“Ağırlık yapmasın diye ayakkabılarımı çıkardım. Ayağımı köpek balığı ısıracak diye korkudan ağlamaya başladım. ‘İmdat imdat’ diye bağırdım bizimle çarpışan gemiye. Sandal indirdiler. Bir şahıs denizden beni alamadı, bir şahıs daha geldi. Beni aldılar gemilerine çıkardılar. Onların gemisinin baş tarafı da çarpışma sebebiyle açılmıştı. Gemiye çıktığımda suya baktım. Denizaltının pervaneleri tamamen suyun üzerindeydi. Aradan 5 dakika geçti, suda kayboldu gitti.”

daaf93a8b8faeaf6a4d88bcc0be6620e7be7261d

Kimi zaman kelimeler o şekilde acılar taşırlar ki sayfalarca anlatsanız, tanım edemezsiniz. Bugün elimizden geldiğince, Dumlupınar kahramanlarımızı anlattık. Yaşama tutunmak için girdikleri o küçücük oda, yalnız o gencecik 22 nefere gömüt olmadı.

Koca bir ülkenin kalbi, aziz şehitlerimizle beraber, dedelerimizin de yatmış olduğu Çanakkale Boğazı’nda atmaya devam ediyor.



[ad_2]

RELATED ARTICLES

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Most Popular