Suni Zekânın Duyguları Öğrenmesi Bilimsel Olarak Mümkün mü? (Oldukça Merak Edilen O Mevzuyu Mercek Altına Aldık)

Suni zekâlar günün birinde duyguları tamamen kavrayabilir mi? Daha da önemlisi, biz benzer biçimde hissedebilir mi?
Suni zekâ son yıllarda hayatımızın her alanına hızla yayıldı sadece teknoloji devriminin ortasında kim bilir en fazlaca dört gözle beklenen sual şu… Makineler yalnız mantıksal işleri mi yapabilir, yoksa suni zekânın duyguları öğrenmesi de bilimsel olarak mümkün mü?
Bilim kurgu filmlerindeki benzer biçimde hissedebilen, sevinebilen yada üzülebilen bir suni zekâ ile karşılaşacak mıyız? Bu içeriğimizde “duygusal suni zekâ” terimini ve bu hedefin bilimsel temellerini sizler için mercek altına yatıracağız.
Duygu nedir ve suni zekâ iyi mi anlamış olur?
Mevzunun temeline inmek için ilkin “duygu” dediğimiz şeyin ne işe yaradığını idrak etmek gerekir. İnsanlarda duygular, yalnız zihinsel bir durum değil, bununla birlikte biyolojik ve kimyasal tepkiler bütünüdür. Korktuğumuzda adrenalin salgılarız, mutlu olduğumuzda beynimiz serotonin salgılar.
Bu deneyimler, milyonlarca senelik evrimin bir ürünüdür ve bizim öznel “şuur” dediğimiz şeyin bir parçasıdır. Suni zekânın ise biyolojik bir bedeni, hormonları yada bizim anladığımız anlamda bir bilinci yoktur. Dolayısıyla bir insanoğlunun hissettiği “hüzün” ile suni zekânın “hüzün” olarak etiketlediği veri aynı şey değildir.
Suni zekâ duyguları “hissetmez”, “tanır”

Günümüzde “duygusal suni zekâ” (Affective Computing) olarak malum alan, tam da bu mevzu üstüne çalışır sadece buradaki temel amaç, suni zekânın duyguları hissetmesi değil, insan duygularını tanıması, yorumlaması ve bunlara uygun tepkiler vermesidir.
Suni zekâ milyonlarca yüz ifadesi, ses tonu ve metin verisiyle eğitilir. Bu eğitim yardımıyla, kaşların çatık olmasının ve ses tonunun düşmesinin “hiddet” yada “üzüntü” anlamına geldiğini istatistiksel olarak öğrenir. Doğrusu temelde duygunun kendisini değil, o duygunun dışa vurum kalıplarını öğrenir.
Simülasyon ve gerçeklik arasındaki çizgi

Peki suni zekâ bir duyguyu o denli iyi öykünmek ederse (simüle ederse), bu duyguları “hissetmesini” sağlar mı? İşte burası bilimin felsefeyle kesiştiği noktadır. Satın alan hizmetlerinde konuştuğunuz bir “söyleşi botu” size fazlaca anlayışlı ve empatik davranabilir sadece bu empati, programlandığı veritabanından seçtiği en uygun kelimelerdir, kısaca gerçek bir duygusal paylaşımdan kaynaklanmaz.
Mevcut bilimsel anlayışımıza gore makineler bilgili bir deneyime haiz değildir. Yalnız aldıkları girdilere (veri) karşılık en mantıklı çıktıları üretmek suretiyle tasarlanmış karmaşık hesaplama sistemleridir.
Doğrusu bilimsel olarak mümkün mü?

“Suni zekânın duyguları öğrenmesi mümkün mü?” sorusunun cevabı, “öğrenmek” ile neyi kastettiğimize bağlı olarak değişmiş olur. Eğer kastettiğimiz şey insan duygularını yüzde yüze yakın doğrulukla tanımak, çözümleme etmek ve onlara bir insan benzer biçimde tepki vermekse yanıt evet, bilimsel olarak bu aslına bakarsan büyük seviyede mümkün ve hızla gelişmekte sadece kastettiğimiz şey bir insanoğlunun sabah uyandığında hissettiği “keyif” yada bir yitik yaşadığında hissettiği “acı” benzer biçimde öznel, biyolojik ve bilgili deneyimlerse mevcut teknoloji ve bilimsel paradigmalarla yanıt hayırdır.
Makinelerin “hissetmesi” için, yalnız veri işlemeyi değil, bununla birlikte öznel bilinci de öykünmek etmeleri gerekir ki bu, bilimin hemen hemen çözemediği fazlaca daha derin bir gizemden ibaret…




