[ad_1]
1930 senesinde tarihin ilk Dünya Kupası, Jules Rimet Kupası adıyla Uruguay’da düzenlendi ve kupayı Uruguay kazanmıştır. Öte taraftan kupa, bugünün dünyasından bakınca gerçek bir manyaklık örneği.
Ilk olarak “Covid bitti” diyenlere inanmayın, evde otururken Covid oldum ve karantinaya girdim. Bu süreçte Pokemon çizgi filmimizde bir ada dolusu greyfurtu yiyen Ash’ın Snorlax’ı şeklinde 20 kilo narenciye tüketirken, elbet Dünya Kupası maçlarını da izledim. Turnuva ile ilgili olarak toplumsal medyada, sağda solda “Eski Dünya Kupaları…” temalı yorum ve yazılara da sık sık denk geldim. Bu da aklıma tarihin en manyak işi Dünya Kupası olan 1930 Uruguay Dünya Kupası’nı getirdi. Netflix, Disney+ falan güldürü dizisi yapsa “Yok artık” diyeceğimiz bu kupa, baştan sona gülünç olaylarla dolu.
Daha turnuva başlamadan olaylar başladı.
1924 ve 1928 Olimpiyatları’nda futbolda şampiyon olan ülke Uruguay olmuştu. Anayasal olarak 1830’da kurulan Uruguay’ın 100. yılına denk gelen Dünya Kupası için aday olan ülkelerden biri de bu güzide Cenup ABD ülkesi idi.
O dönem FIFA Başkanı olan Fransız Jules Rimet, profesyonelleşen futbolda FIFA’nın kendi küresel turnuvasını yapması icap ettiğini düşünüyordu. Aslına bakarsanız olimpiyatlarda da futbol organizasyonunu FIFA yapıyordu. 1929 senesinde alınan kararla, 1930 senesinde Jules Rimet Kupası adıyla ilk turnuvanın düzenlenmesi sonucu alınmıştı. Buraya kadar her şey düzgüsel, fakat buradan sonrası asla düzgüsel değil.
Koca koca ülkeler ne yapıyorsunuz, yakışıyor mu asla?
Ilk olarak turnuvada futbolun mucidi olmakla övünen İngiltere yok. Neden? Kendilerinin oldukça daha üst düzey futbol oynadığını düşünüyorlar. Dahası, kendi vatanlarında 4 federasyon var ve her federasyon istiyor ki kendi ulusal ekibi (da) turnuvaya gitsin. Ek olarak hepsi kendi kuralları kullanılsın istiyor fakat aralarında pas yapmayı yasaklayanlar falan var. NBA-FIBA şeklinde kaide ayrılıklarından sonrasında İngiltere FIFA’ya dahil olmuyor. Bu yüzden de turnuvaya çağrı bile edilmiyor.
Öteki büyük Avrupalı ülkeler İtalya, İsveç, Hollanda ve İspanya, organizasyonuna aday oldukları kupanın kendilerine verilmemesi üstüne “O vakit biz gelmeyelim ya, uzak şimdi Uruguay falan” diyerek turnuvadan çekiliyorlar. Avusturya, Macaristan, Almanya ve İsviçre de “Nein!” diyerek turnuvaya gitmeyeceklerini söylüyorlar.
Bunun üstüne Cenup Amerikalı Futbol Federasyonları, FIFA’nın kapısına dayanıyor. Avrupalılar bu kupayı beğenmeyip gelmeyecekse aynı çatıda olmak istemediğini söyleyen ve FIFA’dan çıkabileceğini belirten Cenup Amerikalı yetkilileri yatıştırmak için Avrupa’dan da bazı takımların turnuvaya iştirakı sağlanıyor. Bu takımlar Belçika, Fransa, Romanya ve Yugoslavya oluyor.
Uruguay’ın ev sahibi olma hikayesi de kısa fakat dikkat çekici:
Turnuva’nın ev sahipliğinin Uruguay’a verilmesinin sebebi de ülkenin futboldaki başarısı, altyapısı falan değil. O dönemde futbol bir hobi, karnını futboldan doyurabilen şahıs sayısı oldukça azca. Uruguay’ın organizasyonu almasının tek sebebi, gelmek isteyen takımların yol+otel+yiyecek paralarını vermeleri.
En çevreci Dünya Kupası diyebilir miyiz?
Turnuva bir tek tek şehirde, Montevideo’da oynandı. Turnuva için ilk başta 2,95 stadyum kullanılırken bu sayı sonradan 3’e tamamlanmıştı. Zira takvim o denli sıkışık ki, Centenary Stadı’nın inşaatı turnuvanın 5. günü bitmişti.
Turnuvaya gitmek de bir dert
Dünya Kupası tarihinin gitmesi en kolay fakat gitmesi en zor turnuvası 1930 olabilir. Kolay, bu sebeple “Ben de geleceğim” diyeni derhal alıyorlar. Zor, bu sebeple turnuva Uruguay’da. Hani döneminde denk gelse de yeterince varlıklı biri, ülkemizdeki takımlardan oyuncu toplayıp turnuva harcamalarını karşılasa Türkiye de bu takımlar içinde direkt yerini alabilirmiş. (“Yok canım!” demeyin, 1950’de katılma hakkı kazanıp yokluktan gidemedik.) FIFA en sonunda 16 ekip çağrı ediyor. Bu takımlardan Japonya, Siam ve Mısır da turnuvadan çekiliyor.
Romanya’da da turnuva için başka bir probleminin çözülmesi gerekiyordu. Fabrikalarda, atölyelerde ya da tarlalarda çalışan futbolcular, bir ay süresince turnuvaya gitmeleri durumunda işi olmayan kalmaktan korktukları için turnuvaya gitmek istemiyordu. O yüzden de Romanya Kralı, futbolcuların işverenlerinden oyunculara izin vermelerini “rica etti“. Kimse de durduk yere asgari ücretli çalışan yüzünden kralla ters düşecek kadar salak olmadığından oyuncular izinlerini aldı.
“Alo Brezilya, sen limana çık biz yarım saate oradayız.”
Avrupalı takımlar, SS Conte Verde adlı İskoç buharlı gemisine atlayıp turnuvaya o şekilde geldiler. Hatta yolda da Brezilya ulusal takımını aldılar. Uzun seyahat esnasında geminin güvertesinde antrenmanlar yapılıyordu. İlk başta topla meydana getirilen antrenmanlar, topu denize atan bazı manyakların, okyanusun ortasında “İki dakika dalıp alır topu gelirim” demeleri yüzünden topsuz antrenmanlara çevrilmişti.
Antrenman dediğimiz de bugünkü şeklinde çağıl antrenman değil, genel kültür fizik hareketleri, azıcık jimnastik falandı. Aslına bakarsanız yol boyu alkol ve sigara tüketen futbolcular, Montevideo’ya averaj 3-5 kilo almış olarak inmişlerdi.
Turnuvanın yarısı Cenup ABD’dan
Turnuvaya tam 7 Cenup ABD ekibi katılıyor: Arjantin, Bolivya, Brezilya, Şili, Peru, Paraguay, Uruguay.Aslına bakarsanız tekrar ne Cenup ABD Dünya Kupası’na 7 takımla katılabiliyor, ne de Cenup ABD takımları Avrupalı takımlara sayısal üstünlük kurabiliyor. Avrupa’yı temislen Belçika, Fransa, Romanya ve Yugoslavya geliyor. Öteki iki ekip ise Meksika ve ABD oluyor. ABD dediysek, ABD’de yaşayan/oynamış İskoç ve İngiliz oyuncuları toplayıp turnuvaya katılıyorlar (Aslına bakarsanız ABD bu oyuna gerçek anlamda ilgi duymaya 1940’ların sonunda başlıyor, onda da Beşiktaş’ın gazabına uğrayıp küsüyorlar, acayip fakat gerçek. Onu da sonrasında anlatırım).
Normalde 16 ekibi alıp tek maç eleme usulü turnuva oynatacak olan FIFA, 13 ekip kalınca “Gruplara bölelim gruplara, hepimiz birbiriyle bir kere oynasın” diyor, iyi de ediyor. İnsana buharlı gemiyle 15 günde okyanus geçip, sonrasında tek maçla “Tamam eve dön” denilir mi? Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri mi bu? Cüce diyarının kapısından döndürülen Celebrimbor’un efendiliğini gerçekte beklememek lazım.
Takımlar 4 gruba ayrılıyor ve grup liderlerinin yarı finale yükseldiği bir format belirleniyor. Bu esnada, şimdiye kadar asla enteresan bir vaka olmamış şeklinde Uruguay ve Arjantin kadrolarında değişimler yaşanıyor. Acayip olan kadrolarda değişim olması değil, değişikliklerin sebepleri. Arjantinli Manuel Ferrerira, üniversite sınavları olduğundan takımdan ayrılıyor. Yerine Guillermo Stabile ekibe alınıyor. Uruguay kalecisi Antonio Mazzali, ailesini görmek için kamptan kaçınca kadrodan çıkarılıyor.
Maçlarda da enteresan olaylar bitmiyor
İyi niyetli olsa da Bolivya ekibi turnuvanın garip ve gülünç olaylarından birine imza atıyor. Maçlara çıkarken kasket takan Bolivyalı oyuncuların formaları üstünde de harf harf “Yaşasın Uruguay” yazıyor. Ne yazık ki Viva Uruguay yerine “Viva Urugay”, okunurken “Yaşasın, eşcinselsiniz” şeklinde duyulduğundan dolayı bu jest birazcık da dalga mevzusu oluyor. Her neyse ki o zamanlar Twitter falan yok da mevzu sonradan unutuluyor.
O dönemde maçlarda yedek oyuncu diye bir şey yok. Biri sakatlanırsa oyundan çıkıyor. Bu yüzden de oyuncuların kasaplık yapanları yer yer daha makul olabiliyor. Bilhassa üstün bir rakiple oynarken bir iki şahıs sakatlamak popüler. İşi futbol oynamak kadar gaddarlık da olan Placido Galindo, Romanya maçında rakipleri epey hırpalayıp, bir oyuncunun da bacağını kırdıktan sonrasında atılarak turnuvanın tarihinde oyundan atılan ilk insan oluyor. Bu maçı da 300 şahıs izlemiş ki, turnuva tarihinin minimum izlenen maçı bu.
Kendi grubunda seri başı olan Brezilya, ilk maçta Yugoslavya’ya 2-1 yenildi, tarihinde de tekrar asla Yugoslavya karşısında başını öne eğmedi. Bolivya’nın oldukça sayıda golünün sayılmadığı Yugoslavya-Bolivya müsabakasını Avrupa ekibi 4-0 kazanmıştır.
ABD ekibi da grubundan çıkarken, Dünya Kupası tarihinin ilk hat-trickini de ABD’li Bert Patenaude yapmış oldu. İkinci golü ABD’liler Paternude’ye, hakem başka bir oyuncuya, istatistikçiler ise bambaşka birine yazınca ortalık karıştı. Paternude, hak etmiş olduğu unvanı sadece 2006’da alabildi.
Maçlardaki gariplikler bu kadarla sınırı olan kalmıyordu.
Arjantinli Luis Monti, Fransa maçında rakibin iki oyuncusunu aşırı sert müdahalelerle sahanın dışına göndermişti. Buna karşın Fransa bir fırsat bulup rakip kaleye gittiğinde Marcel Langiller, topu Arjantin’in boş kalesine yollama şansını elde etmişti. Elde etmesine etmişti fakat Brezilyalı hakem, maçın bitimine daha minimum beş dakika varken maçı bitirivermişti. Sonrasında ortalık karıştı, hepimiz sahaya daldı, maç tekrardan başladı sadece Fransa yeni bir talih bulamadı. Gene de maç sonu taraftarlar, Fransız oyuncuları omuzlarına aldı.
Arjantin-Meksika maçı da oldukça olaylıydı
Bu maçta iki ekip da sertlik mevzusunda vitesi yükseltmişti. Üzerine otoriter bir hakem de denk ulaşınca, maçta tam 5 penaltı sonucu çıktı. Üstelik azca ilkin bahsettiğimiz Monti bu maçta kadroda yoktu, siz düşünün. (Ayrıca Monti, sonraki turnuvada da İtalya formasıyla finale çıkarak tarihe geçti.)
Arjantin maçlarındaki enteresanlıkların sonu yoktu. ABD-Arjantin maçında yaşanmış olan bir kaza için iki değişik öykü anlatılır. Bu hikayelerden birine nazaran, sakatlanan oyuncusuna desteğe giden ABD antrenörü Jack Coll’un koluna biri çarpar ve Coll’un elindeki amonyak tuzu, oyuncunun gözüne kaçar. Daha gülünç ve bu turnuvaya yakışan versiyonda ise Coll elindeki eter şişesini düşürür, şişeyi almak için kendi de bayılır, hatta eter kokusundan etrafındakiler de bayılır. Öykü, bu haliyle Leyla ile Mecnun’da İsmail Abi’nin anlattığı atalarının hikayelerine benziyor.
Bari final maçı düzgüsel geçsin değil mi? Yok, o da yok.
video açılmıyorsa buradan seyredebilirsiniz.
Final maçından ilkin Arjantin ile Uruguay içinde top seçimi tartışması çıkar. Halı saha maçlarındaki “Top mu, kale mi?” seçimi şeklinde bir münakaşa değildir bu. Arjantinliler kendi getirdikleri topla, Uruguaylılar ise kendi vatanlarında üretilmiş topla oynamak ister. Tribünlerde 83 bin şahıs vardır ve bu kalabalığın üçte biri, Arjantin’den maçı izlemeye gelmiş kişilerden oluşmaktadır. Gereksiz gerilim olmaması için para atışı yapılır, ilk yarıyı Arjantin’in, ikinci yarıyı ise Uruguay’ın topuyla oynama sonucu alınır.
Olimpiyat finalinden sonrasında bir kez daha karşı karşıya gelen iki ülkenin mücadelesinde kazanan bir kez daha Uruguay olur. Maç 4-2’lik skorla biter. Arjantin, kendi getirmiş olduğu topla oynanan ilk yarıyı 2-1 önde kapatırken, Uruguay ikinci devrede kendi topuyla 3 gol bulur.
Turnuvanın kazananının belli olmasıyla beraber, Jules Rimet taa takımlar ilk yola çıktığından beri yanında taşımış olduğu çantasını sonunda açar ve Dünya Kupası’nı, ilk kazananı olan Uruguay’a verir! Bir sonraki turnuvaya kadar kupa Uruguay’a bırakılır. Arjantinli Stabile 8 golle gol kralı olur. Arjantinli bazı taraftarlar, ülkelerine dönünce Uruguay konsolosunu taşlar.
4 yıl sonrasında, bu kadar vaka yaşanmasına karşın ne FIFA ne de ülkeler vazgeçmez ve kupa, bir kez daha düzenlenir, günümüze kadar da gelmeyi başarır. Bu şekilde bir turnuvadan sonrasında vazgeçilmemiş olması hakkaten de takdire şayan.
$(function(){
window.fbAsyncInit=function() FB.init(appId:'1037724072951294',xfbml:!0,version:'v2.5');
(function(d,s,id) var js,fjs=d.getElementsByTagName(s)[0];if(d.getElementById(id))return;js=d.createElement(s);js.id=id;js.src="https://connect.facebook.net/tr_TR/sdk.js";fjs.parentNode.insertBefore(js,fjs);(document,'script','facebook-jssdk'));
$('body').on(click:function() FB.XFBML.parse();
,'.facebook-save');
if($('.content-sticky').length>0){if($(window).width()>=768){$(window).on('scroll',function(){var scrollTop=$(this).scrollTop();$('article').each(function() if(scrollTop>=($(this).find('.content-body').offset().top-76)) $(this).find('.content-sticky').addClass('sticky');if(scrollTop>=($(this).find('.content-body').offset().top+$(this).find('.content-body').height()-($(this).find('.content-sticky').height()+92))) $(this).find('.content-sticky').removeClass('sticky');$(this).find('.content-sticky').css('bottom':'0px','top':'auto');else $(this).find('.content-sticky').addClass('sticky').css('bottom':'initial','top':'76px');
else $(this).find('.content-sticky').removeClass('sticky').css('bottom':'auto','top':'0');
)})}}
$('body').on({click:function(){var $this=$(this),dataShareType=$this.attr('data-share-type'),dataType=$this.attr('data-type'),dataId=$this.attr('data-id'),dataPostUrl=$this.attr('data-post-url'),dataTitle=$this.attr('data-title'),dataSef=$this.attr('data-sef');
switch(dataShareType) case 'facebook':FB.ui(method:'share',href:dataSef,,function(response) if(response&&!response.error_message) updateHit();
);
break;
case 'twitter':shareWindow('http://bc.vc/347874/https://twitter.com/intent/tweet?via=webtekno&text="+encodeURIComponent(dataTitle) + " %E2%96%B6 '+encodeURIComponent(dataSef));updateHit();break;
case 'gplus':shareWindow('https://plus.google.com/share?url=" + encodeURIComponent(dataSef)); updateHit(); break;
case "mail':window.location.href="https://www.webtekno.com/mailto:?subject="+encodeURIComponent(dataTitle)+'&body='+encodeURIComponent(dataSef);break;
case 'whatsapp':window.location.href="whatsapp://send?text="+encodeURIComponent(dataTitle)+' %E2%96%B6 '+encodeURIComponent(dataSef);updateHit();break;
function shareWindow(url) window.open(url,"_blank","toolbar=yes, scrollbars=yes, resizable=yes, top=500, left=500, width=400, height=400");
function updateHit(){$.ajax({type:"POST",url:dataPostUrl,data:contentId:dataId,contentType:dataType,shareType:dataShareType,success:function(data)
if($('.video-showcase').length>0) var $container=$('.video-showcase');else if($('article[data-id="'+dataId+'"]').length>0) var $container=$('article[data-id="'+dataId+'"]');else if($('.wt-share-item[data-id="'+dataId+'"]').length>0) var $container=$('.wt-share-item[data-id="'+dataId+'"]');else $container=null;
if($container!=null&&$container.length>0) var $badged=$container.find('.wt-share-badge-'+dataShareType);
var $headerCount=$('.content-header').find('.wt-share-count'),$containerCount=$container.find('.wt-share-count'),value=parseInt($containerCount.html())+1;
$container.data('share',value);
if($headerCount.length>0)
if($badged.length>0&&(dataShareType=='facebook'
})}}},'.wt-share-button')});
[ad_2]