Akıllı telefon üreticileri her yıl “gelecek bu” diyerek yeni teknolojiler sundu. Peki 3D ekranlar, modüler telefonlar ve pop-up kameralar benzer biçimde büyük umutlarla tanıtılan özellikler niçin kayboldu? Teknoloji mezarlığına dönüşen bu yeniliklerin niçin başarısız bulunduğunu inceliyoruz.
Teknoloji dünyası, bilhassa de akıllı telefon pazarı acımasız bir yer. Her yıl yüzlerce yeni düşünce, “piyasayı değiştirecek” etiketiyle sahneye çıkar. Sadece bu yazıyı okuduğunuz telefondan da anlayabileceğiniz suretiyle telefonların tasarımı, son birkaç senedir neredeyse asla değişmedi: Düz bir ekran, arkada kameralar, yan panellere yerleştirilmiş birkaç buton.
Peki fakat niçin? Bundan dolayı bu “standart” tasarıma gelene kadar üreticiler fazlaca fazla “deneysel” işe imza attı. Bazıları hakkaten yenilikçiydi sadece ya zamanının ötesindeydi ya da kullanıcı alışkanlıklarına tamamen tersti. Gelin o büyük umutlarla sunulan fakat şimdi adını bile hatırlamadığımız telefon teknolojileri nelerdi beraber bakalım.
Telefonların “teknoloji mezarlığına” dönen özellikleri
Modüler telefonlar: Tutkulu bir fikrin hazin sonu (LG G5, Project Ara)
Hatırlayanlar vardır, Google’ın Project Ara’sı ve LG G5’in “Friends” adını verdiği modül sistemi, teknoloji dünyasında büyük coşku yaratmıştı. Düşünce basitti: Telefonunuzu bir “Lego” benzer biçimde düşünün; kamerası eskiyince yalnız kamera modülünü, pili zayıflayınca yalnız pili değiştirin.
Peki niçin tutmadı? Bundan dolayı kullanıcılar, telefonu kişiselleştirmeyi sevse de temel donanımlarla oynamak istemedi. Meydana getirilen kullanıcı araştırmaları, bir çok kullanıcının işlemci yada kamera benzer biçimde çekirdek fonksiyonları “modüler” olarak istemediğini, bunların “yalnız çalışmasını” beklediğini ortaya koydu. Üzerine bir de extra modüllerin maliyeti, telefonları kabalaştırması ve üretim sürecinin karmaşıklığı eklenince, bu güzel rüya başlamadan bitti.
Gözlüksüz 3D ekranlar: Baş ağrısından fazlası olamadı (HTC Evo 3D)

2011-2012 yıllarında 3D tv çılgınlığı varken, üreticiler bunu “gözlüksüz” olarak telefonlara sığdırmaya çalıştı. HTC Evo 3D ve LG Optimus 3D bu akımın öncülerindendi. Telefonun arkasındaki çift kamera ile 3D fotoğraf ve video çekebiliyordunuz.
Başarısızlığın sebebi ise fazlaca netti: İçerik yokluğu ve fena edinim. Çektiğiniz 3D fotoğrafı yalnız kendi telefonunuzda (ya da aynı model telefona haiz bir arkadaşınızda) görebiliyordunuz. Ekranın “paralaks” efekti kısıtlı bir perspektif sunuyordu ve birçok kullanıcı için bu edinim, baş dönmesi ve baş ağrısından başka bir şey vadetmiyordu.
Pop-up Kameralar: Tam ekranın bedeli dayanıksızlık oldu

“Çentik” ve “delikli ekran” tasarımlarından sıkılan kullanıcılar için pop-up kameralar gerçek bir tam ekran deneyimi sunuyordu. Telefonun içinden motorlu bir mekanizma ile çıkan ön kamera hem havalıydı hem de gizliliğe ehemmiyet verenler için bir avantajdı. Bundan dolayı kullanıcı, pop-up mekanizması yardımıyla selfie kamerayı fizyolojik olarak gizlemiş oluyordu.
Sadece hareketli her parçanın bir ömrü vardır. Bu mekanik yapı, telefonun en büyük düşmanları olan su ve toza karşı ciddi bir dayanıksızlık yaratıyordu. Ek olarak düşme anında kameranın hasar alma riski fazlaca yüksekti. Üreticiler bu mekanizmaların dayanıklılığı ve artan maliyeti yüzünden, ekran altı kamera benzer biçimde daha kalıcı (fakat hemen hemen tam olgunlaşmamış) çözümlere yöneldi.
Basınca duyarlı ekranlar (3D Touch): Kullanıldığını kimse fark etmedi

Apple’ın iPhone 6S ile tanıttığı 3D Touch, ekrana ne kadar sert bastığınızı algılayarak değişik menüler açan bir teknolojiydi. Kağıt üstünde, bir uygulamaya sert basıp kısayollara ulaşmak mantıklıydı.
Mesele şuydu: Bir çok kullanıcı bu özelliğin varlığından bile haberdar olmadı. Hangi uygulamanın desteklediğini, ne kadar sert basmak icap ettiğini öğrenmek bir alışkanlık haline gelmedi. Apple, “uzun basma” (Haptic Touch) ile bu işlevi yazılımsal olarak çözebildiğini fark edince, bu maliyetli donanımdan sükunet içinde vazgeçti.
Hususi toplumsal medya tuşları (HTC ChaCha)

QWERTY klavyeli telefonların son demlerinde HTC, “Facebook telefonu” olarak da malum ChaCha modelini piyasaya sürdü. Telefonun en belirgin özelliği, klavyenin altında yer edinen ve anında paylaşım yapmanızı elde eden hususi bir Facebook tuşuydu.
Bu denemenin niçin tutmadığını anlamak kolay olsa gerek. Kullanıcıları tek bir toplumsal medya platformuna kilitlemek, hızla değişen dijital dünyada mantıklı bir hamle değildi. Aslına bakarsan yazılımla saniyeler içinde yapılabilen bir işlem için donanımsal bir tuş eklemek, gereksiz bir maliyet ve tasarım kısıtlamasıydı.
Holografik ekranlar ve 4 yönlü kameralar (Amazon Fire Phone)

Amazon’un akıllı telefon pazarına büyük umutlarla girmiş olduğu Fire Phone, kim bilir bu listenin en “acayip” denemelerinden birine sahipti. Telefonun dört köşesine yerleştirilen kızılötesi kameralar, devamlı yüzünüzü takip ederek ekranda “dinamik perspektif” adını verdikleri 3 boyutlu bir arayüz illüzyonu yaratıyordu.
Bu özellik, kullananların “Vay be!” söylediği fakat 5 dakika sonrasında kapattığı bir özellik olmaktan öteye gidemedi. Hem pil tüketimini ciddi şekilde artırıyordu hem de bu teknolojiyi destekleyen uygulama sayısı neredeyse sıfırdı. Telefon, Amazon’un en büyük donanım fiyaskolarından biri olarak tarihe geçti.
Dahili projektörler (Samsung Galaxy Beam)

Fikri düşününce mükemmel: Telefonunuzu cebinizden çıkarıyorsunuz ve duvara 50 inçlik bir görüntü yansıtıyorsunuz. Samsung, Galaxy Beam serisiyle tam olarak bunu denedi.
Pratikte ise durum farklıydı. Bu küçük projektörün ışık gücü (lümen) o denli düşüktü ki, görüntüyü görebilmek için zifiri karanlık bir oda gerekiyordu. Düşük çözünürlük, aşırı pil tüketimi ve projektör modülü yüzünden telefonun normalden fazlaca daha kalınca olması, bu özelliğin “garip bir tecrübe etme” olarak kalmasına niçin oldu.
Akıllı telefon zamanı “dikiş tutturamayan” parlak fikirlerle dolu. Bu teknolojilerin bazıları (ekran altı kamera benzer biçimde) kim bilir ileride gelişerek standart hale gelecek sadece bir çok, teknoloji mezarlığındaki yerini çoktan aldı. Üreticilerin bu denemeleri yapması ise aslen biz kullanıcılar için iyi bir şey; zira en iyiye sadece bu “başarısız” denemeler yardımıyla ulaşılabiliyor.
Peki sizce bu listedeki en gereksiz ya da “keşke tutsaydı” dediğiniz özellik hangisi? Unuttuğumuz başka teknolojiler var ise yorumlarda buluşalım!



