Otomobil

F1 Araçlarını Uzay Mekiği Meydana getiren Fakat Bizim Otomobillerimizde Asla Bulunmayacak Teknolojiler!

Formula 1 araçları, otomotiv mühendisliğinin zirve noktası olarak kabul edilir. Sadece pistlerde rekorlar kıran bu teknolojilerin niçin günlük kullandığımız otomobillerde yer almadığını asla düşündünüz mü? İşte bu iki dünyayı birbirinden ayıran o teknolojiler.

Televizyonda bir Formula 1 yarışı izlerken o araçların bir virajı iyi mi döndüğünü, düzlükte iyi mi aniden hızlandığını yada bir frenlemede iyi mi yığılıp kaldığını tamamımız hayranlıkla izlemişizdir. “Keşke benim arabamda da olsa” dediğimiz o özelliklerin aslına bakarsak niçin gündelik hayatta bir karşılığı olmadığını asla merak ettiniz mi? Sanılanın aksine F1’den binek otomobillere direkt parça transferi neredeyse asla yaşanmaz. Bunun yerine F1, bir konsept laboratuvarı şeklinde çalışır ve bu fikirler, seneler sonrasında sokağa uygun hâle getirilerek karşımıza çıkar.

Sadece bazı teknolojiler var ki o denli F1’e hususi, o denli ekstrem koşullar için tasarlanmışlardır ki onları bir binek otomobilde görmemiz imkânsızdır. Bu teknolojiler, F1’in niçin “motor sporlarının zirvesi” olarak anıldığını ve bir binek otomobille arasındaki devasa felsefe farkını net bir halde ortaya koyar. Gelin şimdi F1 araçlarını hususi kılan fakat sizin arabanızda asla olamayacak o teknolojilere yakından bakalım.

Güç ünitesi: MGU-H, şu demek oluyor ki “parlak bir çıkmaz sokak”

Çağdaş bir F1 aracının kalbinde 1.6 litrelik V6 turboşarjlı hibrit bir güç ünitesi yatar ve bu birim 1000 beygir enerjisini aşan bir güç üretir. Bu ünitenin en karmaşık ve binek otomobillerden en keskin şekilde ayrılan parçası ise MGU-H’dir (Motor Üreteç Ünitesi – Isı). Bu parça, egzoz gazlarından atılan ısı enerjisini yakalayıp elektriğe çevirir. Bununla beraber depolanan elektriği kullanarak turbo kompresörünü anında döndürür ve binek otomobillerde hâlâ bir problem olan “turbo gecikmesini” tamamen ortadan kaldırır.

Peki bu mükemmel teknoloji niçin bizim otomobillerimizde yok? Bundan dolayı MGU-H, 125.000 devir/dakikayı aşan hızlarda ve 1000 santigrat derecenin üstündeki sıcaklıklarda çalışmak zorundadır. Bu inanılmaz sıkıntılı emek verme koşulları, devasa maliyeti ve karmaşıklığı, onu herhangi bir binek otomobil için tamamen kullanışsız hâle getiriyor. Bu yüzden MGU-H, teknoloji transferi açısından “parlak bir çıkmaz sokak” olarak kabul edilir. Hatta F1, binek otomobillerle bir ilgisi kalmadığı ve yeni üreticiler için spora giriş engeli oluşturduğu için 2026 kurallarıyla MGU-H’yi tamamen kaldıracaktır.

Aerodinami: Yere yapıştıran “görünmez güç” ve F1’e hususi DRS

Başlıksız-1

Bir binek otomobilde aerodinaminin temel amacı, sürtünmeyi azaltarak yakıt verimliliğini artırmaktır. F1’de ise amaç tam tersidir: Tayyare kanatları şeklinde emek vererek aracı yere bastıran “downforce” şu demek oluyor ki yere basma gücü üretmek. Çağdaş bir F1 aracı, 190 km/s hızda kendi ağırlığının iki katı kadar yere basma gücü üretebilir. Bu güç yardımıyla virajları akılalmaz hızlarda dönebilirler. Bu aerodinamik yapı, aracın yerden bir tek milimetrelerce yükseklikte çalışmasını gerektirir ki bu da kasis ve çukurlarla dolu düzgüsel yollarda imkânsızdır.

Bu alandaki en garip teknoloji ise DRS’tir (Sürüklenmeyi Azaltma Sistemi). Yalnız yarış heyecanını çoğaltmak için tasarlanan bu sistem, pilotun bir düğmeye basarak arka kanattaki bir parçayı açmasını sağlar. Bu, sürüklenmeyi azaltarak aracın düzlük hızını artırır ve geçiş yapmayı kolaylaştırır. DRS, binek otomobillerde hiçbir karşılığı olmayan, tamamen sportif bir düzenlemedir. Kısaca trafikte sıkıştığınızda bir düğmeye basıp öndekini daha rahat geçmenizi sağlayacak bir teknoloji maalesef F1 pistlerine hususi kalmaya devam edecek.

Frenler: Aynı görünen fakat gece ve gündüz kadar değişik “karbon frenler”

Başlıksız-1

Yüksek performanslı spor otomobillerde “karbon seramik fren” opsiyonunu duymuşsunuzdur. F1 araçları da karbon fren kullanır sadece bu iki sistem birbirinden tamamen farklıdır. F1’de hem disklerin hem de balataların yapıldığı “Karbon-Karbon” (C/C) frenler kullanılır. Bu frenlerin en büyük özelliği, 1000 santigrat aşama şeklinde aşırı yüksek sıcaklıklarda çalışmak suretiyle tasarlanmış olmalarıdır. İşte en büyük problem da burada adım atar: Bu frenler soğukken neredeyse asla çalışmazlar.

Düzgüsel sürüş sıcaklıklarında neredeyse asla sürtünme üretmedikleri için bir binek otomobilde kullanılmaları hem işlevsiz hem de inanılmaz tehlikelidir. Sabah işe giderken otomobilinizi çalıştırdığınızda ilk kavşağa kadar frenlerinizin tutmadığını bir düşünün! İşte bu yüzden binek otomobillerde soğukken de muhteşem çalışan ve oldukça daha uzun ömürlü olan “Karbon-Seramik Matriks” (CCM) frenler kullanılır. Bu durum, F1 teknolojisinin ne kadar dar bir “emek verme aralığı” için tasarlandığının en güzel örneğidir.

Komuta merkezi: O video oyunu şeklinde görünen direksiyonun sırrı

Başlıksız-1

Bir F1 direksiyonu, bir tek aracı yönlendiren bir alet değil, tüm tehlikeli sonuç sistemleri anlık olarak yöneten bir komuta merkezidir. Üstündeki sayısız düğme ve şalter; fren dengesi ayarından diferansiyel ayarlarına, motor frenlemesinden DRS aktivasyonuna kadar onlarca değişik işlevi denetim eder. Bu durum, F1 pilotunun yarış esnasında hem de bir sistem mühendisi şeklinde davranmasını gerektirir. Pilot, pit duvarındaki mühendislerle devamlı veri alışverişi meydana getiren karmaşık bir sistemin insan bileşenidir.

Binek otomobillerde ise direksiyon üstündeki düğmeler, müzik sistemi yada hız sabitleyici şeklinde sürüş açısından tehlikeli sonuç olmayan sistemleri denetim eder. Hatta otomotiv dünyasındaki genel eğilim, sürücünün dikkatini dağıtmamak için bu karmaşıklığı azaltma ve otomasyon yönündedir. F1 pilotunun işini zorlaştırmak ve ona daha çok denetim vermek üstüne kurulu bu felsefe, binek otomobillerin “basitlik ve güvenlik” felsefesiyle tamamen zıttır. Bu yüzden o karmaşık direksiyonları da pistlerde bırakmak en iyisi.

Yasaklı yardımcılar: ABS ve servo desteği F1’de niçin yok?

Başlıksız-1

Bu madde birazcık tersten işliyor. F1’de olup bizde olmayan değil, bizde standart olan fakat F1’de kasıtlı olarak bulunmayan teknolojiden bahsedeceğiz. Her binek otomobilde standart olan Kilitlenmeyi Önleyici Fren Sistemi (ABS) ve fren pedalını yumuşacık meydana getiren servo (güç) desteği, F1 araçlarında yasaktır. Bunun sebebi, F1 kurallarının sürücü kabiliyetini en üst düzeyde kontrol etmek ve onu bir meydan okuma hâline getirmek için tasarlanmış olmasıdır.

Frenleme esnasında tekerleklerin kilitlenmesini önleme sorumluluğu tamamen pilotun duyarlı ayak hareketlerine bırakılmıştır. Binek otomobil felsefesi ise tam tersini hedefler: Hata payını ortadan kaldırmak ve aracı her seviyedeki sürücü için mümkün olan en güvenli hâle getirmek. Kısacası F1 ile aramızdaki teknolojik boşluk, kimi zaman F1 kuralları tarafınca kasıtlı olarak yaratılan bir “beceri boşluğudur”.

İşte Formula 1’i bambaşka bir evren meydana getiren ve mühendisliğin sınırlarını zorlayan teknolojilerden bir tek birkaçı bu şekilde. Gördüğünüz şeklinde bir yarış otomobilini en süratli yapmak için geliştirilen çözümlerle bizi her gün A noktasından B noktasına güvenle götürmesi ihtiyaç duyulan otomobillerin öncelikleri içinde dağlar kadar fark var.

Peki, tüm bu maliyet, güvenlik ve kullanışlılık şeklinde “bunaltıcı” bilgileri bir kenara bıraksaydık, siz bu teknolojilerden hangisini kendi otomobilinize ışınlamak isterdiniz? O akılalmaz frenleri mi, turbo gecikmesini tarihe gömen MGU-H’yi mi, yoksa her virajda sizi koltuğa yapıştıracak o aerodinamik yapıyı mı? Düşüncelerinizi ve “keşke benim olsa” dediğiniz F1 teknolojisini yorumlarda bizimle paylaşın!

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu