[ad_1]
Sekiz saatin bir insan için en uygun uyku süresi bulunduğunu duymuş olabilirsiniz. Fakat aslına bakarsak vücudunuzun gereksinimleri yaşamınız süresince değişmiş olur. Dinlenme söz mevzusu olduğunda, yaşınız, sağlığınız ve hatta işiniz, her gece kaç saat uyumanız icap ettiğini etkileyebilir.
ABD Ulusal Uyku Vakfı’nın yönergeleri yaşa bakılırsa ayrılıyor, sadece bu rakamların yalnızca tavsiye durumunda bulunduğunu unutmamakta yarar var; yaşınız ne kadar uykuya ihtiyacınız bulunduğunun iyi bir göstergesi olsa da, kişisel durumunuzu da göz önünde bulundurmalısınız.
Ulusal Uyku Vakfı, 18 ila 64 yaş arasındaki yetişkinlerin her gece yedi ila dokuz saat uyumasını öneriyor. Bu süre, 65 yaşından büyük yetişkinler için birazcık azalıyor ve tavsiye edilen uyku süresi gecelik yedi ila sekiz saat arasına iniyor.
Sadece buradaki tek belirleyici faktörün yaş olmadığını bir kez daha belirtmekte yarar var. Hasta yada fizyolojik olarak sıkıntılı işleri olan kişilerin tavsiye edilen saatlerden daha fazlasına ihtiyacı olabilir.
Yeminli bir psikolog, sinirbilimci, yazar ve uyku uzmanı olan Dr. Lindsay Browning, “uykudayken antikorlar üretiyoruz, bu yüzden hastaysanız daha çok uykuya ihtiyacınız olacak. İyi değilseniz önerileri unutun ve ihtiyacınız olmasıyla birlikte uyuyun” diyor.
Benzer bir halde günlerini iş yada öteki egzersizler kanalıyla fizyolojik olarak etken geçirenlerin de daha çok uyku ihtiyacı duyması olası. Dr. Browning, “Fizyolojik olarak ne kadar etken olursak, vücudumuzu onarım etmeye o denli fazlaca ihtiyacımız olur” diyor ve ekliyor: “Alacağınız uyku daha derin olur ve daha yenilenmiş hissedersiniz.“
Gençlerin fazlaca derin uyuyabilecekleri bir sır olmasa da, bunun sebebi tembellik değil. Yalnız bedenlerinin içgüdüsel olarak onlara yapmalarını söylediği şeyi yapıyorlar. Ulusal Uyku Vakfı, 14-17 yaş arasındaki gençlerin gece başına ortalama sekiz ila 10 saat uykuya ihtiyacı bulunduğunu öneriyor.
Araştırmalar, gençlerin bu biçimlendirici yıllarda öğrenmelerini, hafızalarını, dikkatlerini ve biliş süreçlerini desteklemek için yetişkinlerden daha çok uykuya gerekseme duyduklarını gösteriyor. Beyinleri ve bedenleri hızla olgunlaşıyor ve gelişiyor ve uyku onların sağlıklarını güçlendirmelerine, duygularını düzenlemelerine ve okul çalışmalarının zirvesinde kalmalarına destek oluyor.
Dr. Browning, buna ek olarak gençlerin uykularının, vücutlarının işlemeye alışık olmadığı aşırı kafein ve alkol alımından etkilenebileceğini de ekliyor.
Yaşlandıkça çoğu zaman daha azca uykuya ihtiyacımız olmasının sebebi ise bedenlerimizin büyümeyi durdurması ve beynimizin gençken olmasıyla birlikte fazla yeni bilgiyi işlemiyor olması.
Dr. Browning, “Uyuduğunuzda gelişme hormonu üretirsiniz ve vücudunuz fizyolojik olarak büyüyebilir” diye açıklıyor ve şöyleki devam ediyor: “Şu demek oluyor ki yeni doğan bebeklerin yetişkinlerden fazlaca daha çok uykuya ihtiyacı olur. Yaşlandıkça büyümeyi durdururuz, bu yüzden fazla uykuya ihtiyacımız olmaz.“

“Aynı şekilde, yeni şeyler öğrenirken, bu öğrenmeleri işlemek için daha çok uykuya ihtiyacımız var. Bir bebek için yalnız elini hareket ettirmek yeni bir duygu olabilir, çocuklar ise dil öğrenirken, matematik öğrenirken, ağaç benzer biçimde şeyleri tanımlarken… Yaşlandıkça, çoğu zaman ihtiyacımız olan her şeyi aslına bakarsanız biliyoruz.“
Dr. Browning, yaşlandıkça uykumuzun da hafiflediğini, kısaca uyanmamızın daha kolay hale geldiğini ekliyor. Gece süresince uyanmak düzgüsel olsa da, bu uyanışları yaşlandıkça hatırlamamız daha ihtimaller içindedir, şu sebeple bunlar daha uzun ve daha sık hale gelebilir: “Uykunuzun ansızın hakikaten kalitesiz bulunduğunu düşünüyor olabilirsiniz, sadece genel olarak konuşursak, bu doğru değil; yalnız uykunuzdaki bu araların daha fazlaca farkındasınız.“
Dr. Browning, ilk olarak tıpkı bir çocukken yaptığınız benzer biçimde, yatmadan ilkin birazcık dinlenme zamanı uygulamanızı öneriyor: “Yetişkinler olarak, akşamları karmaşık iş projeleri yapıyor, coşku verici TV programları izliyor, eşimizle tartışıyor ve derhal uyumayı umuyoruz. Elbet bu şekilde olmuyor; bu mantıksız.“
Işık da mühim bir unsur olarak görülüyor. Ekranlardan yayılan ışık beyninize gündüz bulunduğunu söylüyor, bu yüzden uyku saatine yakın aygıt kullanımınızı sınırlamak vücudunuzun ritmini denetim altında tutmanıza destek sunar.
Aynı şekilde, kafi gün ışığına maruz kaldığınızdan da güvenilir olmanızda yarar var. Biyolojik varlıklar olarak, gün süresince güneş ışığını görmek suretiyle tasarlandık, bu yüzden öğle yemeğinde dışarı çıkıp beynimize günün ortası bulunduğunu söylemeliyiz. Sonrasında akşam olduğunda beynimiz ‘Tamam, şimdi uyumamız gerekiyor‘ diyebilir. Daha karanlık sabahlarda uyandırma ışığı kullanmak da destek olabilir.
Ek olarak yatak odanızın ortamını da göz önünde bulundurun. Dr Browning, “Yatak odanızı uyku ve ilişkiniz haricinde hiçbir şey için kullanmamalısınız” diyor ve ekliyor: “Böylece beyniniz yatak odanızı dinlenmeyle ilişkilendirir, fakat bunu gerçek hayatla dengelememiz gerekiyor.“
Dr. Browning, yatak odanızın size hemen hemen bitirmediğiniz şeyleri hatırlatmaması icap ettiğini yoksa beyninizin uyumak için fazlasıyla dikkatinin dağılabileceğini sözlerine ekliyor.
[ad_2]