[ad_1]
Duygusal bir ilişkiye yelken açma fikri kimileri için fobi seviyesinde ürkütücü olabiliyor. Filofobi adında olan bu durum, geçmişte yaşanmış olan travmatik ilişkilerin etkisiyle ortaya çıkıyor.
“Âşık olmayı kim istemez ki?” kabul edebilirsiniz sadece filofobik kişiler için bunun düşüncesi bile kötüdür. Aslına bakarsak bu fobiden muzdarip kişiler bir zamanlar aşkı deneyimlemiştir sadece sarsıcı bir ayrılık yada aldatılma sebebiyle aşka olan inançlarını yitirmiştir.
Sonraki ilişki deneyimlerinde ise biriyle duygusal bağ kurma problemi yaşamaya başlarlar ve günlük hayatlarında bunun sıkıntılarını fazlasıyla yaşarlar. Hafife alınmaması ihtiyaç duyulan bir hastalık olduğundan bir psikologdan yada psikiyatristten yardım almaları gerekir.
Bu problemi yaşayan insanoğlu, fena tecrübelerden dolayı yine aynı duyguları yaşamamak adına yeni bir duygusal bağ kurmaktan çekinirler.
Fena ilişki deneyimleri haricinde çocukken aile ile olan iletişimin de tesiri olabilmektedir. Ebeveynlerin, çocuklarına “söylediklerimi yapmadığın takdirde kimse seni sevmez” şeklinde cümleler kurması çocuklarda ciddi tahribatlar yaratabilir. Bu laflara fazlaca sık maruz kalan çocuklar ileride bir ilişki kursalar bile o ilişki sonlanınca düzgüsel kişilere kıyasla daha kırılgan olurlar.
Gene meydana getirilen bazı araştırmalar göstermiştir ki filofobinin oluşmasında genetik faktörler de etkili olabilmektedir. Genetiğe ek olarak beyin yapısındaki ve beynin işleyişindeki bazı problemler sebebiyle bu fobiye maruz kalınabilmektedir.
Filofobi, kendisini yoğun bir halde hissettirdiği için kişinin yaşamını ciddi anlamda etkisinde bırakır.
Emareler kişiye bakılırsa değişmekle beraber, âşık olmayı düşünen bireylerde hem fizyolojik hem de duygusal bazı tepkiler ortaya çıkar. “Kaçınma” duyguları ile hareket eden filofobiklerde korku ve ürkü duyguları hakimdir. Karşı cinsle bir araya geldiklerinde aşırı terleme ve süratli kalp atımı oluşabilir. Bunlara ek olarak nefes almada güçlük çekme ve mide bulantısı da görülebilir.
Bu ruhsal rahatsızlığın tedavisinde çoğu zaman “bilişsel davranışçı terapi” uygulanır.
Terapide bireylerin korkularının üzerine giderek onlarla baş etmesi sağlanır. Korkunun kaynağına yönelik negatif düşüncelerin, inançların değiştirilmesi için uğraşılır. Tedaviyi desteklemek için serotonini arttıran medikal ilaçlar da kullanılabilmektedir.
Tedavi alınmadığı takdirde, filofobisi olan bireylerde depresyon ve anksiyete bozukluğu gelişme riski artmaktadır. Bundan dolayı bu rahatsızlığın bir uzman tarafınca tedavi edilmesi oldukça önemlidir.
Kaynaklar: 1, 2
İLGİLİ HABER
Sorumluluklarınızdan Kaçtığınız İçin Gerçek Potansiyelinize Erişemiyor Olmanızı Açıklayan Kavram: Jonah Kompleksi
[ad_2]
