Don’t Look Up’ın Oyuncu Ekibinden Basın Toplantısı

Oyuncu kadrosunda Leonardo DiCaprio, Meryl Streep, Jennifer Lawrence ve Timothee Chalamet benzer biçimde dev adların yer almış olduğu yeni film Don’t Look Up, 24 Aralık itibarıyla Netflix kütüphanesindeki yerini aldı.

The Big Short, Vice benzer biçimde dünya genelinde büyük ses getiren yapımların altında imzası bulunan Adam McKay, Don’t Look Up’ın yönetmen koltuğuna oturarak inanılmaz derecede etkisinde bırakan bir iş çıkarmış. Webtekno olarak Netflix’in düzenlemiş olduğu basın toplantısına katıldık ve Leonardo DiCaprio, Meryl Streep ve Jennifer Lawrence benzer biçimde dev oyuncuların film hakkında görüşlerini aldık. 

Basın toplantısına geçmeden ilkin: Don’t Look Up neden izlemeye kıymet? 

Uzmanlık gerektiren olayları başka bir kişiye anlatmak epey zor olsa gerek, bilhassa özetleyen şahıs de bu mevzuda uzman değilse. Bu yüzden bazı karmaşık filmlerin içinde boğulur dururuz. Hele bir de mevzu ciddiyse, bilgileri yakalamaya çalışırken olayın vahimliğinden uzaklaştıkça uzaklaşırız. Don’t Look Up hakkında söyleyebileceğim ilk şey, Adam McKay’ın tıpkı The Big Short’ta yapmış olduğu benzer biçimde son aşama ciddi ve vahim bir mevzuyu, olabildiğince kolay fakat bir o denli da kaliteli anlattığı olur. 

Filmin alt yapısında insan yaşamını tehlikeye atan bir tabiat vakası, ve buna göz yumup her şey pamuk şeker tadındaymış benzer biçimde devam eden ve bu süreçte krizi yönettiklerini sanan devlet büyükleri yer ediniyor. Fakat hepsi o denli gülünç -bakın trajikomik demiyorum zira kimi zaman kahkaha atmaktan olayın ana konusunu unutuyorsunuz- anlatılmış ki bir taraftan tüm gerçekleri sindirmeye çalışırken bir taraftan da istemsizce gülmeye devam ediyorsunuz. 

Filmi izledikçe Adam McKay’in bu kadar ciddi bir mevzuyu nasıl bu kadar gülünç anlatabildiği mevzusunda hayrete düşeceğinize inanırım. Oyuncu ekibinden bahsetmeme aslına bakarsanız gerek bile yok. DiCaprio’nun karizmatikliğinin bu sefer arka planda kalması, Jennifer Lawrence’ın görkemli oyunculuğu ve doğal ki Meryl Streep’in sanki gerçek hayatta da böyleymiş benzer biçimde büründüğü görevi, hem görsel hem de zihinsel şölen mevzusunda epey iddialı.  

DiCaprio: “Bu şekilde bir şeyin parçası olmak benim için büyük bir gurur”

Sual: Bu zamana kadar biyoçeşitliliğin ve iklim değişikliğinin korunmasına yönelik çeşitli eylemler gerçekleştirdiniz. Sizi bu tür sorunları güldürü yöntemiyle ele alan bir filmimizde rol almaya teşvik eden şey ne oldu?

Leonardo DiCaprio’nun cevabı: Uzun senelerdir bu şekilde bir mevzuyu ele alan bir film arayışı içerisindeydim. Bu, her insanın “nasıl bir fark yaratabilirim”, “bu amaca nasıl bir katkıda bulunabiliriz” diye üstünde düşündüğü bir mevzudu. Adam’ın bu seçimi ile beraber kodu hakkaten de kırdığını söyleyebilirim. Bu öykü ile beraber iklim krizi ile paralel olarak karşılaştırabileceğimiz fazlaca fazla şey var. İklim krizi, vakaya bir tüm olarak baktığımız vakit hepimizin en sık konuşmuş olduğu konulardan birisi ve ifade tarzını değiştirebilmek için bu şekilde sanatçılar gerektiriyor. Bunun bir parçası olmak benim için hakkaten büyük bir gurur.

“Bir sahne için 50 kez emek verme yaptık”

Sual: Gerçek hayatta çevresel problemlere farkındalık getirme mevzusunda fazlaca aktifsiniz. Bu Dr. Mindy’nin o konuşmasını yapmayı kolaylaştırdı mı? Filmdeki hitabı hakkaten de fazlaca yakıcı. Bu konuşma, yaklaşımınızı nasıl etkiledi? 

Leonardo DiCaprio’nun cevabı: Hem de fazlaca fazla. Sadece yine belirtmem gerekiyor ki bu vaka uzmanlık alanımız değil. Fakat sizinle bir astronomun bakış açısından, sanki bir iklim bilimcisiymiş benzer biçimde konuştum. Ve siz de her şeyin bir araya gelmesinde aşırı destek oldunuz. Adam’ın bu filmi ve karakteri yaratırken hayata geçirmeye çalmış olduğu şey de tam olarak buydu. Adam’la beraber o konuşma üstünde 50 kez falan çalıştık. Konuşmam da yapmak istediğim şey, bilim dünyasının ne kadar hayal kırıklığına uğradığını yansıtabilmekti. Adam bunu o denli zekice yazdı ki vermek istediği ileti öteki tüm sesleri susturdu.

“Karakterim sistemin içinde oynamaya çalışıyor”

Sual: Son dönemlerde bilim adamlarının toplumdaki algısı darbe almış durumda. Filmimizde bir bilim insanını oynarken nasıl hissettiniz? Bu filmin halkın bilime ve bilim adamlarına yönelik algısını değiştireceğini düşünüyor musunuz? 

Leonardo DiCaprio’nun cevabı: Adam, iklim krizini mevzu alan ve bilimin nasıl siyasetin içine karıştığını gösteren bir film ortaya çıkardı, sadece devamında da 6 ay içinde dünyaya çarpacak bir kuyruklu yıldızla beraber bir aciliyet duygusu yaratmayı başardı. Şu anda bunun benzer biçimde alternatif gerçekler var. Bu gerçeklerin aciliyetini iletmeye çalışan sadece sözlerine sanki gazetelerin son sayfasında yer verilen bilim camiasından birini canlandırdığım için minnettarım. 

Şu anda içinde boğulduğumuz birçok mevzu var. Filmimizde de iki değişik karakterin tasvir edilmesini hakkaten fazlaca sevdim. Jen’in karakteri tıpkı Greta Thunberg benzer biçimde lafını asla esirgemeyen birisiyken benim karakterim ise sistemin içinde oynamaya çalışıyor. Fakat bir taraftan da gerçeklerden bu kadar uzaklaştığımız şu günlerde inanılmaz derecede dürüst olmasını da seviyorum. Bir de bildiğiniz suretiyle tüm dünyayı COVID-19 vurdu ve bilimsel tartışmaların devam etmiş olduğu bir dönemde, bu şekilde bir filmin parçası olmak hakkaten fazlaca güzel. 

Lawrence: “Hayatımın en korkulu günüydü”

Sual: Filmin başlangıcında söylediğin Wu Tang şarkısını ezberlemen ne kadar sürdü?

Jennifer Lawrence’ın cevabı: Bunu söylemek için can atıyordum. Şarkıyı telefonuma indirince kendime: “Pekala, yeteri kadar oyalandın. Artık şu şarkıyı dinlemelisin” dedim. Ezberlemesi epey zordu ve daha sonrasında COVID olduğum ortaya çıkınca bu da benim filmdeki ilk sahnem haline geldi. Açıkçası birazcık korkmuştum, zira koca bir hangarda tek başımaydım ve kimseyi tanımıyordum ve Wu-Tang Clan’i söylemek zorundaydım. Doğal filmimizde gördüğümüz şey yalnız 5 saniyeydi. Yalnız 5 saniye çıkacağımı evvel bilmeyi hakkaten fazlaca arzu ederdim. Hayatımın en korkulu günüydü diyebilirim. 

McKay: “Düzmece kahkaha atamazsınız”

Sual: Böylesine ciddi, yaşam meselesi haline gelen bir mevzuyu güldürü merceğinden özetleyen bir filme dönüştürmeye giden zihniyet neydi? Bunu nasıl başarabildiniz? 

Adam McKay’in cevabı: Emsalsiz bir halde insan yaşamı için en büyük tehdit olan iklim krizini nasıl ele alabileceğimizi düşünüyorduk ve bunu tıpkı size hücum eden bir hayvanmış benzer biçimde yansıtmak istedik. Bu duygu fazlaca yorucu olabilir. Fakat buna gülebiliyorsanız, araya birazcık mesafe koyabilmişsiniz anlama gelir ve bence bu hakkaten fazlaca mühim. Aciliyet yada üzüntü hissedebilirsiniz, fakat bununla birlikte yitik duygusuyla beraber işin içine birazcık da gülmece katabilirsiniz. 

Filmdeki hedefimiz tam olarak buydu. Bu gezegende çılgınca geçen son 5, 10 yıldan sonrasında yaşanmış olan olayların bazılarına gülmek yada başka şeyler duymak güzel olmaz mıydı? Bu bizim yaklaşımımız oldu, zira bence büyük bir kıyamet konuşmasıyla karşı karşıyayız ki mevzu iklim değişikliği olduğu vakit bu kıyamet vakası son aşama ciddi, fakat insanların birazcık gülmesinin ve mesafe koymasının mühim bulunduğunu düşündüm. Bu ek olarak insanları birlik duygusuna iten en güzel şeylerden biri. Düzmece kahkaha atamazsın, bu siyasi bir vaka değil. 

Streep: “Filmimizde tüyleri ürperten birçok sahne var”

Sual: Oval Masa’da kuyruklu yıldızı öğrendiğinde tüm doğruları inkar edip hiçbir şey olmamış benzer biçimde davrandın. Kendini en fena hissettiğin görüntüler hangileriydi?

Meryl Streep’in cevabı: Filmimizde tüyleri ürperten birçok sahne var, fakat Tyler ve Cate’in dışarıda her şey daha da kötüye giderken barda oturmuş olduğu sahne nedense beni derinden etkiledi. Ve bunun o kadar da alışılmadık bir şey olmadığını biliyorum, birçok insan bunu aslına bakarsanız hep yapıyor. 

Ek olarak spoiler vermek istemiyorum sadece Timothee Chalamet’in Jen’e bir düşünce verdiği sahne de fazlaca iyiydi. Bunun gerçek olamayacağı fazlaca belliydi, fakat gene de bir ümit parıltısı görebiliyoruz. 

Hill: “DiCaprio’ya aşırı derecede saygı duyuyorum”

Sual: Oyuncu kadrosunda hakkaten de inanılmaz adlar var. Beraber çalışırken keşfettiğiniz en garip ya da en mühim şey ne oldu? 

Jonah Hill’in cevabı: Leo ile uzun süreden beri arkadaşız. Parasını ve zamanını nereye harcadığına devamlı inanılmaz derecede saygı duymuşumdur. Doğrusu yalnız bir dost değil, orada büyük bir oyundan bahseden, fakat akşamları yürüyüşe çıkan biri. Hakikaten adama büyük saygım var. Ek olarak çekimlerde son 2 yılda insanların canlarının ne kadar sıkıldığını öğrendim. Odaya girdiğimde oyunculardan bazıları arkadaşımdı, bazılarını ilk kere tanıdım. Fakat hepsine deli benzer biçimde saygı duyuyorum. Her insanın evine kapanmış olduğu bir dönemde gülebilmek, düşünmek ve bir şeyler yaratabilmek hakkaten inanılmazdı. Bu benim için fazlaca duygusal ve anlamlıydı.