Görünce “Bunu Kim, Niçin Üretmiş?” Diyeceğiniz Eski Telefonların En Absürt Özellikleri

Günümüzde telefonlar gerçek anlamda tekdüze hâline gelse de geçmişte ciddi ciddi garip tasarımlar deneniyordu. Peki aralarında en absürt olanlar hangileriydi?
Akıllı telefonların yaşamımıza girmesiyle beraber tasarımların tekdüzeliğe hapsolduğu şu günlerde, eski telefonların o deli ve yürekli dünyasını anımsamak insana garip bir keyif veriyor. Hani her insanın elinde birbirinin kopyası siyah dikdörtgenlerin olduğu zamanlardan bahsetmiyoruz… Üreticilerin “Acaba bu sefer ne denesek?” diyerek sınırları zorladığı, kimi zaman dahi kimi zaman de tamamen mantıksız tasarımlara imza attığı o renkli dönemden bahsediyoruz.
Bu içeriğimizde o günlerde teknoloji mağazalarının vitrinlerini süsleyen sadece şimdilerde baktığımızda “Bunu kim, niçin onayladı?” dediğimiz en absürt telefon özelliklerine ve bu cihazların olağan dışı hikâyelerine yakından bakacağız.
Nokia 3650 ve yuvarlak tuş ekibi kâbusu
Nokia 3650, piyasaya çıktığında her insanın ilgisini çekmeyi başarmıştı sadece bu ilgi ne yazık ki kullanım kolaylığından kaynaklanmıyordu. Bu telefonun en absürt özelliği, eski çevirmeli ev telefonlarına özenilerek tasarlanmış dairesel tuş takımıydı. Tasarımcılar bir ihtimal retro bir hava yakalamak istemişlerdi fakat netice tam bir mesajlaşma felaketi oldu.
O dönemde SMS yazmak gençler için yaşamsal bir ehemmiyet taşırken, tuşların dairesel dizilimi yüzünden parmaklar birbirine dolaşıyor ve ezbere bildiri yazmak imkânsız hale geliyordu. Güzel duyu kaygılarla meydana getirilen bu hamle, kullanıcı deneyimini o denli zorlaştırdı ki Nokia bir sonraki modelde derhal klasik tuş dizilimine geri geri dönmek mecburiyetinde kaldı.
Nokia N-Gage ve “taco” zorunluluğu

Oyun konsolu ile telefonu birleştirme fikri kâğıt üstünde mükemmel dursa da Nokia N-Gage bu fikri pratiğe dökerken tarihin en gülünç görüntülerinden birine sebep oldu. Telefonun en absürt yanı, ahizenin ve mikrofonun cihazın yan tarafına yerleştirilmiş olmasıydı. Şu demek oluyor ki biriyle konuşmak istediğinizde, telefonu kulağınıza değil, cihazın ince kenarını kulağınıza denk getirecek şekilde yan tutmanız gerekiyordu.
Bu duruş şekli, dışarıdan bakıldığında kulağınıza bir “taco” tutuyormuşsunuz benzer biçimde görünmenize niçin oluyordu ve bu durum o denli alay mevzusu oldu ki cihazın oyun performansından fazlaca bu garip konuşma stili hafızalara kazındı.
Nokia 7280 ve tuşsuz “ruj” telefon tasarımı

Moda ve teknolojiyi birleştirme çabalarının en uç noktası olan Nokia 7280, namıdiğer “ruj telefon”, telefon olmanın temel kurallarından birini ihlal ediyordu. Üstünde bir tuş ekibi yoktu. Cihazın en absürt özelliği, ince uzun yapısıyla tam bir ruj kutusuna benzemesi ve tüm kontrolün iPod benzeri dönen bir tekerlek ile sağlanmasıydı.
Rehberden birini bulmak yada rahat bir numara çevirmek bile sabır testi gerektiriyordu fakat aslolan işkence bildiri yazmaktı. Harfleri tek tek dönen tekerlekle seçmek zorunda olduğunuz bu sistem, telefonu bir tek bir aksesuar olarak taşıyanlar için yapılmıştı bu sebeple etken bir kontakt aracı olarak kullanmak neredeyse imkânsızdı.
Siemens Xelibri 6 ve pudra kutusu görünümü

Siemens’in Xelibri serisi, telefon dünyasının en acayip deneylerinden biriydi fakat Xelibri 6 modeli absürtlükte zirveye oynamıştı. Bu aygıt, bir telefondan fazlaca bayanların makyaj çantalarındaki pudra kutusuna benziyordu. Telefonun kapağını açtığınızda karşınıza biri büyütmeli olmak suretiyle iki ayna çıkıyordu ve tuşlar bu aynaların etrafına acayip bir halde dizilmişti.
Ergonominin tamamen çöpe atılmış olduğu bu tasarımda, telefonla konuşmak ve bildiri yazmak ikinci plana atılmıştı. Cihazın amacı tamamen bir moda objesi olmaktı sadece bir teknoloji ürünü olarak o denli kullanışsızdı ki kısa sürede teknoloji mezarlığındaki yerini aldı.
Samsung Serene ve baş aşağı ekran mantığı

Samsung ve Bang & Olufsen iş birliğiyle üretilen Serene, lüks ve değişik olma çabasının kurbanı olan bir başka cihazdı. Bu telefonun en absürt özelliği, alışılagelmişin tam tersine ekranın alt bölümde, tuş takımının (daha doğrusu dairesel denetim panelinin) ise üst bölümde yer almasıydı. Telefonu elinize aldığınızda devamlı ters tutuyormuş hissine kapılıyor ve parmaklarınız ekrana ulaşmaya çalışırken kamerayı kapatıyordu.
Üstelik kamerası da telefonun yan tarafındaydı, kısaca fotoğraf çekmek için de acayip akrobatik hareketler yapmanız gerekiyordu. Güzel duyu açıdan bir sanat eseri benzer biçimde dursa da günlük kullanımda sahibine saç baş yolduran bir ergonomiye sahipti.
Toshiba G450 ve USB hafıza sanılan telefon

Toshiba G450, bir telefondan ziyade mutfak zamanlayıcısına yada şişkin bir USB belleğe benziyordu. Cihazın ön yüzünde üç ayrı dairesel alan vardı. En üstte küçücük bir ekran, alttaki iki dairede ise ikiye bölünmüş tuş ekibi yer alıyordu. Bu tasarımın en absürt yanı, numara çevirmek yada bildiri yazmak için parmağınızı iki değişik daire içinde gezdirmeniz gerekmesiydi.
O denli ufak ve acayip bir yapıya sahipti ki insanoğlu bunu kulağınıza götürdüğünüzde telefonla konuştuğunuzu anlamıyor, muhtemelen yeni nesil bir mp3 çalarla uğraştığınızı sanıyordu. İşlevsellikten tamamen uzak olan bu tasarım, değişik olmanın devamlı iyi olmadığının kanıtı gibiydi.
Nokia 7600 ve ergonomi faciası

3G teknolojisinin ilk örneklerinden kabul edilen Nokia 7600, bir teknoloji harikası olarak tanıtılsa da tasarımıyla tam bir ergonomi faciasıydı. Bir yaprağı yada gözyaşı damlasını çağrıştıran bu telefonun en absürt özelliği, tuşların ekranın iki yanına dikey olarak dağıtılmış olmasıydı. Bu dizilim yüzünden tek elle bildiri yazmak yada telefonu kullanmak fizyolojik olarak mümkün değildi. Aleti iki elinizle bir oyun konsolu benzer biçimde tutmak zorundaydınız.
Cebinize koyduğunuzda yarattığı şişkinlik ve acayip şekli de cabasıydı. Fütüristik görünme çabası, bu aleti o devrin en kullanışsız telefonlarından biri hâline getirmişti.
Peki sizce zamanının tasarımın bakımından en absürt telefonu hangisiydi? Düşüncelerinizi aşağıdaki yorumlar kısmından bizimle paylaşabilirsiniz.




