[ad_1]
La Casa De Papel’in Berlin’i Pedro Alonso, ilk romanı Filipo’nun Kitabı’nı söyledi. Kitapta regresyon seansıyla başka bir bedene seyahat meydana getiren Romalı asker Filipo’yu kendi hayatıyla kesiştiren Alonso, “Bu bir arayış hikâyesi. Benim hayatımın her anında bu vardır: Yoluma ışık tutmama destek olan samimi ve spiritüel bir düzenin nedenini aramak” diyor.
Milliyet’ten Seray Şahinler’e konuşan Alonso, “Filipo’nun Kitabı”nın ilk bölümünü hayatımın ham gerçeklerinden yola çıkarak yazdım. “La Casa de Papel”in ilk iki sezonunun çekimleri bittikten ve bir buçuk yıl durmadan dizi (toplamda üç değişik dizi) çektikten sonrasında, Avrupa seyahatine çıktım. İlk durağım Paris’ti. İlk günümde şimdiki partnerim Tatiana Djordjevic ile tanıştım. Öteki şeylerin yanında Tatiana bir hipnoterapist, şu demek oluyor ki regresyon seanslarıyla önceki yaşamlara gidiyor. Tanıştıktan kısa bir süre sonrasında, bana bir regresyon seansında eşlik etmeyi teklif etti. Bu seansta ben Filipo’ydum. Başka bir hayatta. Kitapta okuduklarınız, benim bu seansta gördüklerim” diyor.
Alonso, “Romanda hipnoz kanalıyla bir regresyon seansına ve akabinde paralel bir dünyaya geçiyoruz. Filipo’nun hikâyesi sizin yaşamınızdan iyi mi izler taşıyor? Filipo ve Pedro’nun hikayesi nerede kesişiyor?” sorusuna “Filipo’nun Kitabı” serüven dolu zamanı bir öykü, bir drama, hatta batılı bir yönü de var. Fakat her şeyden öte bir arayış hikâyesi. Benim hayatımın her anında bu vardır: Yoluma ışık tutmama destek olan samimi ve spiritüel bir düzenin nedenini aramak” diyor.
“La Casa de Papel”e değinmeden geçmek istemem. Dizide bitmeyen bir aksiyon var. Bu maceranın “Filipo’nun Kitabı”na tesiri oldu mu? sorusu üstüne Alonso şu yanıtı vermiş: Dürüst olmam gerekirse; asla tesiri yok. Yalnızca dizinin çekimleri bittikten sonrasında öyleki yorgundum ki, bu beni Avrupa seyahatine çıkmaya ve orada Tatiana’yla tanışmaya itti diyebilirim.
TÜRKLERLE KUZEN OLDUĞUMUZ HİSSİNE KAPILDIM
Pedro, “Türkiye’de oldukça seviliyorsunuz. Fazlaca hayranınız var. Sizin Türkiye’yle ilişkiniz iyi mi?” sorusu üstüne “Türkiye’yi oldukça seviyorum. İki yıldan daha kısa bir süre ilkin bir ödül almak için Türkiye’ye geldim ve bir halde Türklerle kuzen olduğumuz hissine kapıldım. İnsanlarını oldukça sıcakkanlı ve samimi buldum. Öte taraftan, Türkiye’nin doğu ve batı arasındaki köprü olması beni bilhassa cezbediyor. Işığının, yiyecek kültürünün, sokaklarındaki yaşamın, çarşılarının, müziğinin ve sanatının tezatlığı beni kendine çekiyor. Karma olan her şeye bayılırım” demiş.
BERLİN KARAKTERİ DE ROMAN OLABİLİR
Pedro, “Dizinin beşinci kısmı hemen hemen yayımlandı. La Casa de Papel macerası sizin içine ne ifade ediyor? Dizinin bu denli sevilmesini neye bağlıyorsunuz? Ve Berlin’in?” sorusunu ise şöyleki yanıtlamış:
“Dünyanın dört bir tarafındaki insanlarla kalpten bağ oluşturmak hakkaten olağanüstü bir şey. Bunun için son aşama minnettarım, bu şekilde bir şeyi yakalamanın kolay olmadığını biliyorum. Bana verdikleri desteği, her gün işime daha sıkı sarılarak onurlandırmaya çalışıyorum. Berlin şeklinde güvenilmez bir karakterle bunca insanoğlunun böylesine hususi bir bağ kurması insanı roman yazmaya itecek güçte. Bir ihtimal bigün bunu yapabilirim”
Pedro Alonso, yeni kitabıyla 14-15 Ekim’de İstanbul’da gelmeye hazırlanıyor.
[ad_2]