Malazgirt Savaşı’nı Türkler Kazanmasaydı Ne Olurdu?
Türk tarihinin en mühim savaşlarından birisi olan, ilköğretim kitaplarından beri hep duyduğumuz “Anadolu’nun kapısını” Türklere açan Malazgirt Zaferi asla yaşanmasaydı neler olurdu? Yapay zekâya sorduk…
Türklerin yeni bir yurt edinmiş olduğu, yüzyıllar sürecek bir hükümdarlığın tohumunun atılmış olduğu bu harp, bizim aleyhimize sonuçlansaydı, şu an hâlâ bulunduğumuz bölge Türkiye mi olurdu?
Buyurun, tüm soruların cevabına beraber bakalım.
1071 Malazgirt Savaşı’nın kaybedilmesi bir tek Türkiye için değil, Orta Doğu, Avrupa ve Asya’daki sosyo-politik ve ekonomik dinamiklerin de tamamen değişik olması demekti.
Ilk olarak bu savaşı bir hatırlayalım. 26 Ağustos 1071’de, Büyük Selçuklu İmparatorluğu hükümdarı Alp Arslan ve Bizans İmparatorluğu hükümdarı Diyojen içinde gerçekleşen bu harpte Alp Arslan ve ordusu galip geldi. Peki ya durum tam tersi olsaydı?
Bizans İmparatorluğu’nun Malazgirt Savaşı’nı kazanarak Anadolu’da kalıcı bir egemenlik kurması, muhtemelen günümüzde Yunanistan merkezli bir devletin, geniş bir Anadolu coğrafyasına yayılmasına niçin olurdu. Türkiye Cumhuriyeti’nin yerinde, Anadolu’yu da içine alan büyük bir “Çağıl Bizans” devleti bulunabilirdi.
Anadolu’da Türkler büyük oranda bulunmazdı; Kürtler, Ermeniler ve Rumlar benzer biçimde etnik gruplar daha baskın olurdu.

Hristiyanlık, Anadolu’da hâlâ baskın din olur ve İstanbul benzer biçimde şehirler mühim Hristiyan merkezleri olarak kalırdı. Türkler, Orta Asya ve kim bilir İran civarında yoğunlaşmış, değişik bir etnik-dini yapı oluşturmuş olabilirdi.
Türkçe, Anadolu’da konuşulan bir dil olmaz; Yunanca yada mahalli diller ön planda olurdu. Bu durum, bölgedeki yazınsal ve kültürel birikimi değişik bir yönde şekillendirir; Türk İslam mimarisi ve sanatının yerine Bizans tesiri altında gelişen değişik bir kültürel miras oluşurdu.
Türklerin Anadolu’ya yerleşememesi, Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu ve yükselişini engellerdi.

Bu şekilde bir durumda Balkanlar ve Orta Doğu’da Osmanlı’nın genişlemesi gerçekleşmez, bu bölgelerde kim bilir Avrupalı güçler daha etkin olurdu. Osmanlı fetihlerinin yokluğunda, Güneydoğu Avrupa’da Avusturya-Macaristan ve Venedik benzer biçimde devletlerin daha kuvvetli hâle gelmesi muhtemeldi.
Osmanlı’nın yerine İran’daki Safevi Devleti yada başka bir Türk devleti ön plana çıkabilir, bu da Orta Doğu’da Şii-Sünni dengesini kökten değiştirirdi. Türklerin Orta Asya ve İran’da yoğunlaşması, bu bölgelerde daha büyük bir Türk İmparatorluğu kurulmasına yol açabilirdi.
Anadolu’daki Türk varlığı olmayacağı için günümüzde, Türkiye’nin etkili olduğu Suriye ve Irak benzer biçimde bölgelerde güç boşluğu oluşur; bu alanlarda değişik bir güç dengesi kurulurdu. Kim bilir çağıl Rusya, Kafkasya ve Orta Doğu’da daha çok etkili olurdu.
Türklerin Anadolu’ya yerleşmemesi, ziraat ve tecim yollarının değişik bir halde gelişmesine niçin olabilirdi.

Anadolu’daki tarımsal üretim ve endüstri gelişimi kim bilir Bizans’ın ekonomik stratejilerine uygun olarak şekillenir, Doğu Akdeniz’deki tecim daha çok Bizans hâkimiyetinde kalırdı.
Türkiye, enerji geçiş yollarının kesişim noktasında yer ediniyor. Türkler Anadolu’da olmasaydı, kim bilir Yunanistan ve Gürcistan benzer biçimde ülkeler enerji geçişinde daha eleştiri roller oynardı. Bu durum, enerji politikalarının ve boru hatlarının rotasını değiştirirdi.
Türkiye’nin kültürel yapısı İslam, Türk ve Batı kültürlerinin bir sentezidir.

Türkler Anadolu’da olmasaydı, bu bireşim başka bir coğrafyada ve kim bilir daha değişik bir halde oluşurdu. Çağıl İran, Orta Asya ya da Hindistan’da daha yoğun bir Türk kültürel mirası gelişebilirdi.
Günümüzde Türkiye, zamanı ve kültürel mirasıyla mühim bir gezim merkezi. Sadece bu miras, Türk-İslam geçmişine dayandığı için Bizans tesirinde kalan bir Anadolu’da bu gezinsel kıymet değişik bir odakta olurdu. Bizans kiliseleri, manastırları ve Helenistik kalıntılar daha ön planda yer alırdı.
Günümüzde, kim bilir bir “Bizans Cumhuriyeti” yada “Helen Devleti” olurdu.

İstanbul (muhtemelen Konstantinopolis adıyla) büyük bir Hristiyan başkenti olarak kalır, Ortodoks dünyasının merkezi olurdu. Bu devlet, Avrupa Birliği’nin mühim bir üyesi ve Avrasya’da stratejik bir oyuncu olurdu.
Türkler, Anadolu yerine Orta Asya, İran yada Hindistan’da yerleşmiş olabilirdi. Kim bilir bu bölgelerde çağıl bir Türk devleti yada federasyonu ortaya çıkar ve bu coğrafyada kuvvetli bir siyasal varlık oluşturabilirdi.
Türklerin Anadolu’ya yerleşememesi ve Malazgirt Savaşı’nın kaybedilmesi, bir tek Türkiye’nin değil; bölgenin ve hatta dünya tarihinin iyi mi değişebileceğini gösteriyor. Bugünkü Türkiye’nin bulunmuş olduğu coğrafya ve haiz olduğu stratejik konum, bölgesel ve küresel ilişkilerde mühim bir rol oynuyor.



