[ad_1]
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) Mayıs 2022 dönemine ilişkin Finansal İstikrar Raporu, bankanın web sitesinde yayımlandı.
Raporda, Rusya-Ukrayna çatışması ve Çin’de artan olay sayılarına karşı alınan karantina önlemlerinin, küresel tutumsal etkinlik üstünde aşağı yönlü risk oluşturduğu belirtilerek, artan küresel besin güvenliği belirsizlikleri ile emtia tutarları ve taşımacılık maliyetlerindeki yüksek seviyelerin, küresel ölçekte enflasyonist baskıların sürmesine neden olduğu vurgulandı.
Jeopolitik gerilimler, internasyonal yaptırımlar ve korumacı tecim politikalarının emtia tutarları üstündeki belirsizlikleri artırdığı aktarılan raporda, “Jeopolitik gelişmelerin yanı sıra gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikası adımlarına yönelik beklentilerin bir sonucu olarak gelişmekte olan ülkelere yönelik portföy akımları dalgalı bir seyir izlemektedir. Salgın sürecinde belirgin artan küresel finansal borçluluk 2021 yılı ilk çeyreğinden itibaren azalış eğilimine girmiştir.” denildi.
Raporda, geçen yıl genelinde iç ve dış talebin katkısıyla kuvvetli bir seyir izleyen tutumsal faaliyetin, 2022’nin ilk çeyreğinde de bu seyrini koruduğuna işaret edilerek, şunlar kaydedildi:
“Geçen senenin son çeyreğinde büyümenin temel belirleyicisi hususi tüketim öncülüğünde nihai yurt içi talep olmuş, net ihracatın büyümeye katkısı devam etmiştir. Hanehalkı borçluluğu, tutumsal faaliyetin kuvvetli seyrinin de etkisiyle 2020 yılı 3. çeyreğinden itibaren azalmış olup, düzey olarak gelişmekte olan ülkeler averajının oldukça altında bulunmaktadır. Öte taraftan, borçlanmanın artan oranda durağan(durgun) gelirli kesim tarafınca yapılması öngörülebilir nakit akışı oluşturarak finansal istikrarı desteklemektedir. Hanehalkı finansal varlıklarındaki artış eğilimi, mevduat ve mevduat dışı finansal varlıklardaki kuvvetli gelişme ile devam etmektedir. Bu zamanda, hanehalkının hisse senedi ve yatırım fonları benzer biçimde mevduat dışı TL finansal varlıklara yönelimi de dikkat çekmektedir. Bu eğilimler finansal derinleşmeyi güçlendirici nitelikleri ile öne çıkmaktadır.”
“Firmaların karlılık performansı ilk çeyrekte arttı”
Raporda, gerçek sektörün finansal yükümlülüklerinin finansal varlıklara oranındaki ılımlı seyir korunurken, firmaların likidite, karlılık ve borç ödeme göstergelerindeki iyileşme eğiliminin güçlenerek devam etmiş olduğu dile getirildi.
Mevcut rapor döneminde kur, emtia ve enerji fiyatlarındaki yükselişle oluşan maliyet yükünün, firmaların işletme sermayesi finansmanı ihtiyacını ve finansal yükümlülüklerini artırdığından bahsedilen raporda, şu ifadelere yer verildi:
“Şirket varlıkları kur artışından pozitif yönde etkilenirken, kuvvetli tutumsal faaliyetle artan cirolar varlıkları desteklemiştir. Gerçek sektör yurt içinden kullandığı YP kredileri kapatmaya devam ederek kur riskini azaltma eğilimini korumuş ve toplam kredilerdeki TL oranı artmaya devam etmiştir. Firmaların yurt dışından sağlamış olduğu finansman kuvvetli şekilde devam etmiş, dış borçlar yüzde 100’ün üstünde yenilenmiştir. 2021 yılı son çeyreğindeki kur gelişimleri, üretim maliyetlerindeki artış ve enflasyonist baskılar firmaların hazır kıymet tutma eğilimini artırırken, karlılıklarında bir miktar gerilemeyi bununla beraber getirmiştir. Bu senenin ilk çeyreğinde ise kurdaki gerileme ile hazır değerler ve nakit oranı bir miktar düşerken, firmaların karlılık performansı kuvvetli tutumsal etkinlik, canlı ihracat ve yığın tekrardan değerlemeleriyle artmıştır. 2021’in son çeyreğinde kur kaynaklı finansman giderlerindeki artışla beraber firmaların yükselen finansman gideri karşılama oranı 2022’nin ilk çeyreğinde şirket karlılıklarındaki artışla iyileşmiştir.”
“Kredilerin tutumsal faaliyetle buluşması büyük ehemmiyet arz ediyor”
Raporda, 2022 itibarıyla hızlanan kredi büyümesinde TL şirket kredisi kullandırımlarının etkili olduğuna işaret edilerek, bireysel kredi büyümesinin, geçen yıl devreye alınan makroihtiyati uygulamalar ve artan faiz oranları ile şirket kredilerine kıyasla daha ılımlı seyir izlediği vurgulandı.
Uzun dönemli eğilimlerine bakıldığında, ticari kredi kullanımının daha süratli büyümüş olduğu, bireysel kredi kullanımının ise yatay seyrettiği aktarılan raporda, “TL şirket kredisi büyümesinde yükselen emtia fiyatlarıyla artan işletme sermayesi ihtiyacı ve yığın finansmanındaki artış benzer biçimde faktörlerin de etkili olduğu değerlendirilirken kredilerin yatırım, ihracat ve potansiyel büyümeyi destekleyecek şekilde tutumsal faaliyetle buluşması büyük ehemmiyet arz etmektedir. Alınan ilave makroihtiyati tedbirlerin de bu yönde destekleyici katkı sunması beklenmektedir.” değerlendirmeleri yapılmış oldu.
Raporda, kredilerin amacına uygun şekilde tutumsal faaliyetle buluşmasını temin etmek amacıyla güçlendirilen makroihtiyati çerçevenin etkilerinin yakından takip edilmiş olduğu bildirildi.
Liralaşma Stratejisi açısından kredilerin öneminden de bahsedilen raporda, şunlar kaydedildi:
“Kredilerin sürdürülebilir fiyat istikrarı hedefiyle uyumlu bir oranda ve cari dengeyi destekleyecek, verimliliği ve potansiyel üretimi artıracak şekilde uzun vadeli ve Türk lirası cinsinden tahsis edilmesi TCMB tarafınca kararlılıkla yürütülen Liralaşma stratejisinin mühim bir unsurudur. 23 Nisan’da meydana getirilen duyuruyla tarımsal krediler, KOBİ kredileri, ihracat ve yatırım kredileri hariç firmalara kullandırılan TL kredilerdeki gelişme nispetinde TL eşeysel kredilerde mecburi karşılık oranları artırılmıştır. Ek olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunca 28 Nisan’da meydana getirilen duyuru ile bahse mevzu ticari kredilerde risk ağırlıkları artırılmıştır. TCMB kaynaklarından finansmanı sağlanacak olan yatırım taahhütlü ön ödeme kredileriyle de uzun vadeli yatırımlar, verimli üretim alanları ve ithal ikameci faaliyetler teşvik edilerek kredilerin fiyat istikrarı ve finansal istikrara zarar vermeden amacına uygun şekilde kullandırılması temin edilecektir.”
“Bankalar, yurt dışı borçlara erişim kabiliyetini koruyor”
Raporda, bankacılık sektörü etken kalitesindeki kuvvetli görünümün korunduğuna yer verildi.
TL kredi kullandırımlarındaki süratli artış ve kur tesiri kaynaklı büyüyen kredi bakiyeleri sebebiyle toplam tahsili gecikmiş alacak (TGA) oranının gerilediği aktarılan raporda, kredi sınıflama esnekliklerinin kaldırılmasının TGA oranları üstündeki tesirinin de sınırı olan olduğu dile getirildi.
Raporda, TGA tahsilatlarının TGA ilavelerine oranının kuvvetli seyretmeye devam etmiş olduğu belirtilerek, “Kredilerin yakın seyretme ve TGA’ya geçiş olasılıkları salgın öncesi seviyelerinin gerisindeyken, bankaların ihtiyatlı karşılık ayırma politikasına devam etmesi etken kalitesi kaynaklı riskleri sınırlandırmaktadır. Yakın izlemedeki kredilerin mühim bir kısmı gecikmesi olmayan kredilerden oluşmakta, bankalar ihtiyatlı bir halde yapılandırdıkları kredileri yakın seyretme sınıfı altında takip etmektedir.” ifadeleri kullanıldı.
Bankaların kısa ve uzun vadeli likidite göstergelerindeki pozitif yönde görünümün devam etmiş olduğu vurgulanan raporda, şunlar kaydedildi:
“Sektörün likidite risklerini yönetebilecek kuvvetli tamponları bulunmaktadır. Bankaların halihazırda yüksek olan YP likiditesine ilave olarak Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulamasının da katkısıyla TL likit aktiflerde görülen kuvvetli artış sektörün genel likiditesini desteklemiştir. Bu zamanda küresel finansal koşullarda sıkılaşma ve jeopolitik gelişmeler kaynaklı olarak bankaların dış borçlanma maliyetlerinde artış gözlenmiştir. Artan maliyetlere karşın vadesi gelen sendikasyon kredilerinin yüzde 100’ün üstünde yenilenmesi bankaların yurt dışı borçlara erişim kabiliyetini koruduğunu ima etmektedir. Bankaların likidite şoklarına karşı kuvvetli YP likidite tamponlarına haiz olduğu görülürken, kısa vadeli YP dış borcun tamamı, YP swap alacakları dahil YP likit varlıklarıyla karşılanabilecek düzeydedir.”
“YP pozisyon fazlası taşıyan bankaların sayısı arttı”
Raporda, banka bilançolarında TL ve YP eşeysel etken ve pasifler arasındaki vade uyumsuzluğunun belirgin seviyede iyileştiği dile getirildi.
Kur korumalı mevduat ürünün katkısıyla pasiflerin averaj vadesinin uzadığına işaret edilen raporda, durağan(durgun) faizli kredilerin vadeleri kısalırken değişken faizli kredi ve menkul kıymetlerin aktifteki payının artmasının, faize duyarlı etken ve eylemsiz arasındaki vade uyumsuzluğunu pozitif yönde yönde etkilediği açıklandı.
Raporda, mevcut rapor döneminde uygulanan faiz şoku senaryosunda yüzde 10’un üstünde özkaynak kaybı yaşaması olası bankanın bulunmadığı vurgulanarak, “Öte taraftan, bankacılık sektörünün taşımış olduğu YP pozisyon fazlası, kur şoklarına karşı koruma sağlamaya devam etmektedir. Kur korumalı mevduat ürünlerinin bilançonun liralaşmasına katkısıyla YP pozisyon fazlası taşıyan bankaların sayısında artış gözlenmiştir.” denildi.
Geçen senenin ikinci yarısından itibaren toparlanma eğiliminde olan bankacılık sektörü karlılığının, son iki çeyrekte artışını sektör geneline yaygın şekilde güçlenerek sürdürdüğü bilgisi verilerek, şu değerlendirmelerde bulunulmuş oldu:
“Sektörün ilk çeyrek karlılığı senelik bazda yüzde 30’un üstünde özkaynak karlılığına işaret etmektedir. Senenin ilk çeyreğindeki yüksek net faiz geliri ile önceki döneme kıyasla gerileyen kredi karşılık giderleri karlılık artışında mühim rol oynamıştır. Net faiz gelirlerindeki artışta ise çekirdek marjın yükselmesi, TL ticari krediler kaynaklı kredi büyümesi ile Tüketici Fiyat Endeksi’ne (TÜFE) endeksli menkul değerlerin katkısı etkilidir. Sektör karlılığındaki iyileşme, özkaynak kanalından ana para yeterliliğini desteklemektedir. Bankalar ihtimaller içinde risklere karşı kuvvetli ana para yapısını korumaktadır. Bankacılık sektörünün halihazırda yasal sınırların üstünde olan ana para yeterlilik oranları, düzenleme etkilerinden arındırıldığında dahi yasal sınırların üstünde kalmaya devam etmektedir. Öte taraftan, Türk bankalarının yasal ana para tamponlarının üstünde ilave ana paraya haiz oldukları görülmektedir. Ana para tamponları bankaların beklenmeyen kayıpları karşılayabilmesi ve stres dönemlerinde ekonominin gerekseme duyduğu finansmanın sürdürülmesi açısından ehemmiyet arz etmektedir.”
[ad_2]