Paranızı Sokağa Atmayın: Yeni Akıllı Telefon Alırken Neredeyse Her insanın Yapmış olduğu 5 Ölümcül Hata
Yeni bir telefon alırken meydana getirilen hatalar, çoğu zaman büyük pişmanlıklara yol açıyor. Öte taraftan; piyasada yüzlerce model varken doğru seçimi yapmak da oldukça zor. İster Android ister iOS olsun, bütçenizi aşmadan, marka takıntısına kapılmadan ve teknik özelliklere boğulmadan en doğru telefonu iyi mi seçeceğinizi bu içerikte detaylıca anlatıyoruz.
Yeni bir akıllı telefon almak, teoride coşku verici bir süreç olmalı. Sadece vitrinlere bakmış olduğunuzda, karşınıza çıkan Pro, Ultra, Lite ve Max modelleri içinde kaybolmamanız işten bile değil. Her yıl yüzlerce yeni model piyasaya sürülüyor ve bu durum, “en doğru” telefonu bulma sürecini adeta bir işkenceye çeviriyor.
Peki bu karar karmaşasında insanoğlu en oldukça nerede yanlış yapıyor? Kimi isim yapmış bir markanın büyüsüne kapılıyor, kimi de aslına bakarsak asla kullanmayacağı özellikler için bütçesini sonuna kadar zorluyor. Gelin bu yaygın hatalara beraber bakalım ve bir sonraki telefonunuzda pişman olmamanız için nelere dikkat etmeniz gerektiğine yakından bakalım.
Marka ve ekosistem takıntısına kurban gitmek
Kabul edelim hepimizin sevilmiş olduğu markalar var. Sadece “ben X markasından başkasını almam” direnmesi, bir çok süre daha iyi özellikleri daha ucuza sunan alternatifleri görmezden gelmenize niçin oluyor. Sırf elma logosu var diye aslına bakarsak ihtiyacınız olmayan bir Pro modele bütçenizi zorlamak ya da “Y” markasının ekosistemine kilitlendiğiniz için oldukça daha iyi bir fiyat/performans telefonunu es geçmek, telefon alırken yapabileceğiniz en temel hatalar içinde.
Marka sadakati güzeldir sadece mevzu teknoloji olunca, “fanboy” olmak cüzdanınıza zarar verir. Telefonu bir yatırım olarak değil, bir vasıta olarak görün. İhtiyaçlarınızı belirleyin ve hangi marka bu gereksinimleri en uygun fiyata karşılıyorsa, önyargılarınızı kırıp o modele bir talih verin. İnanın, alıştığınız arayüzden değişik bir arayüze alışmak, boşa giden binlerce liranın acısından daha kolaydır.
Bütçeyi aşan amiral gemisi hayalleri oluşturmak

En pahalı telefon, daima sizin için en iyi telefon demek değildir. “Amiral gemisi” olarak tabir edilen tepe düzey modeller, çoğu zaman ustalaşmış düzeyde fotoğrafçılık, en üst düzey mobil oyunculuk yada yoğun iş gereksinimleri için tasarlanır. Siz telefonunuzu toplumsal medya, gündelik fotoğraf, bankacılık uygulamaları ve video seyretmek için kullanıyorsanız, o 200 MP kameraya yada son olarak çıkan işlemciye hakikaten ihtiyacınız var mı?
Günümüzde orta-üst segment telefonlar, birkaç yıl önceki amiral gemilerinin sunmuş olduğu deneyimi, hatta daha fazlasını oldukça daha uygun fiyatlara sunuyor. Bütçenizi belirleyin ve o bütçenin “kralı” olan fiyat/performans cihazlarına odaklanın. Kredi çekerek yada maaşınızın tamamını vererek aldığınız o “Ultra” modelin size sağlayacağı tek extra, muhtemelen ay sonu stresi olacaktır.
İşlemci, RAM ve depolama üçgenini hafife almak

“8 GB RAM aldım, canavar şeklinde” cümlesini oldukça duyuyoruz. Sadece telefonun hızını belirleyen tek şey RAM değildir. O RAM’in hangi işlemci ile çalmış olduğu, verilerin hangi hızda yazıldığı oldukça daha kritiktir. Fena bir işlemciye haiz 12 GB RAM’li bir telefon, iyi optimizasyonlu bir işlemciye haiz 6 GB RAM’li bir telefondan daha yavaş kalabilir.
Satıcıların “RAM ve depolaması yüksek” tuzağına düşmeyin. İşlemcinin modeline kesinlikle bakın. Daha da önemlisi, depolama tipini (UFS 3.1, UFS 4.0 şeklinde) problem. Yavaş bir depolama, en süratli işlemciyi bile bir kaplumbağaya çevirir, uygulamaların açılış süresini uzatır ve genel deneyimi baltalar.
“Kamera” tarafında yalnız megapiksele bakmak

Pazarlaması en kolay özellik: Megapiksel. 108 MP, 200 MP… Rakamlar havada uçuşuyor. Sadece yüksek megapiksel, yüksek kaliteli fotoğraf anlamına gelmez. Fotoğraf standardını belirleyen aslolan unsurlar sensörün fizyolojik boyutu, lensin ışık alma kapasitesi ve en önemlisi “görüntü işleme yazılımıdır”.
Google Pixel telefonlarının senelerce 12 MP sensörle harikalar yaratmasının yada iPhone’ların rakiplerinden daha düşük MP değerlerine karşın en iyi video çeken telefonlar olmasının sebebi budur. Sayılara değil, o kameranın gerçek dünya testlerine, bilhassa “gece çekim” performansına bakın.
Batarya kapasitesine kanıp, optimizasyonu sormamak

Tıpkı megapiksel şeklinde, bataryada da “5.000 mAh” büyülü bir sayı şeklinde pazarlanır. Sadece 5.000 mAh’lık bir bataryaya haiz Android telefonun, 4.000 mAh’lık bir iPhone’dan daha erken şarjının bittiğini görebilirsiniz. Niçin? Şu sebeple aslolan sorun kapasite değil, o pili yöneten “yazılım optimizasyonu” ve “işlemci verimliliğidir”.
Batarya kapasitesine bakarken, telefonun kullandığı işlemcinin ne kadar güç tükettiğini (nm kıymeti ne kadar düşükse o denli verimlidir) ve yazılımın ne kadar optimize bulunduğunu araştırın. Ek olarak, süratli şarj desteğini es geçmeyin. Gün içinde 10 dakika şarjla sizi yüzde 50’ye ulaştıran 120W’lık bir teknoloji, devasa fakat yavaş dolan bir bataryadan oldukça daha yaşam kurtarıcı olabilir.
Netice olarak, muhteşem telefon yoktur; sizin ihtiyaçlarınıza ve bütçenize en uygun telefon vardır. Marka takıntısından kurtulup, kağıt üstündeki sayılara aldanmayıp, hakikaten neye ihtiyacınız bulunduğunu belirlediğinizde en doğru seçimi yapmamanız için hiçbir niçin yok.
Peki siz son telefonunuzu alırken bu hatalardan birini yaptınız mı? Sizin için eğer olmazsa olmaz kriter nedir?


![Samsung, Üçe Katlanan Telefonunu İlk Kez Resmen Gösterdi: İşte Tasarımı [Video]](https://hakanseyhan.com/wp-content/uploads/2025/12/630657-700x400-390x300.jpg)
