Sanatçıların Yapay Zekâlara Karşı Kullandığı Yöntemler
İstediğimiz görseli, kelimelere döktüğümüz anda ortaya çıkarabilen yapay zekâlar, içeriklerinde internette bulunan fotoğraflardan yararlanıyor. Görselleri nereden aldığını bilmediğimiz programlar ise bizleri korkutabiliyor. Görsellerimizin kullanılmasını istemediğimizde ne yapacağız ve bu şeklinde yapay zekâlar durdurulabilir mi?
İnsanlığın, ilk adımlarını atan yeni bebeği yapay zekâ; bilim kurgu filmlerinden bildiğimiz senaryoları canlandırmak için mi hazırlanıyor? Kimimiz bizi bekleyen geleceğin ürkütücü bulunduğunu düşünürken kimimiz heyecanla gelişimleri takip ediyor. Sanatçılar ise yerine göz koyan yapay zekâlara karşı muharebeye hazırlanıyor olabilir.
Yapay zekâya ‘bebek’ dememizin başlıca sebebi; her şeyi, ebeveyni olan insanlardan öğreniyor olması. Hepimiz; yararlandığımız, keşfettiğimiz her yapay zekâ programına, kullanımımız süresince yeni bilgiler öğretiyoruz. Görsel üreten yapay zekâ programları yalnızca deneyimimizden informasyon edinmiyor, netin uçsuz bucaksız havuzundan görselleri kendi kovasına dolduruyor.
Sanat üreticileri artık daha oldukça insana yetişebilmek için eserlerini internette sergiliyor.
Sanatçıların, sanatının yayılımı için kullandığı yeni pencere olan web; eserlerin ‘tekrardan kullanımı’ için kapıyı istemeden de olsa aralıyor. Sanatı kısa sürede toplumsal medyadan çeken yapay zekâ, eserleri öğreniyor ve asla zorluk çekmeden birbiriyle kaynaştırabiliyor. Günümüz sanatçılarının bir rakibi konumuna ulaşıyor.
Görsellerin yayılmasını, medyada paylaştığımız anda kabul edebiliriz. Sanat eğitimi almış biri olarak söyleyebilirim ki artık etkileşimin sınırı yok. Görsellerimizin kullanılmasını ve çalınmasını önlemek için uyguladığımız teknikler umar olamıyor.
Bugün artık geleneksel sanat olarak adlandırdığımız resimlerin, zamanının geçtiğini duymuş olabilirsiniz.
Modern sanatın yaşamımıza girişiyle sanatın boyutu aslına bakarsanız değişmişti. Kavramları tuval ve kâğıt gerektirmeden anlatabilmek, sanatın yeni öznesi oldu. Sanat geçmişine baktığımızda sanat değişse de sanatçının bâki kaldığını görüyoruz sadece yapay zekâyla bu durum, kökünden değişebilir.
Hızla gelişen teknolojinin yeni çağlarında dijital sanatı da unutmamak gerek. Dijital sanatçılar içinde da yapay zekâ kullanımı, tartışılan bir mevzu; çizimlerini kendi icra eden sanatçılar, yapay zekânın kullanımına çoğunlukla karşı görünüyor.
Sanat, uygar sanatla kavramlaşmasının peşinden “yapaylaşıyor” mu yoksa sanatçılar bu gidişe bir dur diyecek mi?
DALL-E, Stable Diffusion, Midjourney şeklinde programlar internette açık olarak bulunan görselleri kullanarak kendilerine içerik havuzları oluşturuyorlar. Bu havuzu kullanarak kullanıcılarına, gerekseme duydukları görselleri sunuyorlar.
Kullanıcı, bir elma görseli istediğinde elma görselleri içinden taramalar icra eden yapay zekâ; görselini rönesans tablosu şeklinde isteyen bir kullanıcı için tek tıkla istediği sanat eserini oluşturabiliyor.
Binlerce kullanıcısı ve milyonlarca ürettiği emek vermesi olan yapay zekâlar, saldırılara hazırlıksız yakalanmış olabilir.
Chicago Üniversitesinden Ben Zhao ve ekibinin oluşturduğu Nightshade, adını gece gölgesi nebat ailesinden alıyor. Patates filizleri şeklinde bu bitkiler azca oranda da olsa zehir içerebiliyor. Nightshade de gece gölgeleri şeklinde yapay zekâların görsel havuzunu zehirlemeyi hedefliyor.
Yapay zekânın elma fotoğrafları olan havuzuna bir ayakkabının girdiğini hayal edelim. Başlangıçta yapay zekânın ürünlerinde büyük ölçekli problem görmeyiz. Ayakkabı sayısı arttıkça yapay zekânın elma fotoğrafları bozulmaya, ayakkabı şeklinde görseller üretmeye başlayacaktır. Zehirlenme düzeyi arttıkça programın çalışamaz hâle gelmesi bile beklenebilir.
Geç kalınsa da Van Gogh’un fırça darbelerini yapay zekâdan saklamak artık mümkün.
Ekibin oluşturduğu öteki program olan Glaze, sanatçıların imzası diyebileceğimiz fırça darbeleri şeklinde teknik özgünlükleri yapay zekânın görmesini engelliyor. İsmi seramikte kullanılan sırlama işleminden geliyor ve Glaze de yapay zekâ için resmin yüzeyini cilalanmış pürüzsüz hâle getiriyor.
Glaze’e yüklenmiş, kullanıcının toplumsal ağa bıraktığı görselde gözle görülen hiçbir değişiklik olmuyor. Resmi ‘okuyan’ yapay zekâ, içeriğindeki ögeleri anlayabiliyor olsa da birebir kopyalayamıyor. Tekniğin gizlenmesiyle resimlerin özgünlüğünün korunması vadediliyor.
Ortak amaca hizmet eden son program ise Kudurru.

Açık kaynak kullanmayan yapay zekâların, görselleri tam olarak nereden topladığını bilmiyoruz. Yeni çağda her gün yepyeni bir programın ortaya çıkıp sesimizi, yüzümüzü ve sanatımızı kullanımı kaçınılmaz hâle geliyor.
Kudurru adını, Mezopotamya’da bulunan ve kendisine saygı duyulmadığında kişiyi lanetleyen taştan alıyor. Program, kullananların bilgisayarlarındaki görselleri yapay zekâlardan korumayı amaçlıyor.
Yapay zekâların yalnızca karanlık tarafları bulunduğunu düşünmek ise haksızlık olabilir.
Bugün pek oldukça alanda yardımı dokunan yapay zekâlar, gelecekte de gelişmelere öncülük edecek. Her ne kadar ‘harp boyalarını devam eden’ sanatçılar olsa da yapay zekâların ürettiklerine karşı olmayan bir grup da bulunuyor. Sanatın varlığını sürdürebileceğini, yeni sanatın ortaya çıktığını düşünen insanların yanında sanatın, ustaları öykünmek etmekle bulunduğunu öne sürenler de var.
Paylaştığımız görsel; sanat eserimiz, yüzümüz yada gün batımımız da olsa korumak ve kendimize ilişik tutmak istiyoruz. Adobe ve Getty şeklinde büyük firmalar artık yalnızca lisanslı görüntüler mevzusunda eğitim aldıklarına dair güvence veren yapay zekâ araçlarını piyasaya sürdüğünü belirtiyor. Yapay zekâların ilerlemesini durdurmak, önüne geçmek istemiyor ve görsellerimizin korunduğu gelecek hayaline inanıyoruz.



