İkinci el otomobil alırken ekspertiz raporundaki “boyalı” kelimesi pek fazlaca kişinin kâbusu oluyor. Peki, boyalı otomobil alınır mı? Bu sual, Türkiye’de adeta bir tabu hâline gelmiş durumda. Peki işin aslı ne? Gelin bu meseleye ve niçin aslına bakarsak gereksiz kuruntu yaptığımıza daha yakından bakalım…
İkinci el otomobil piyasasında aylarca araştırma yaptınız, bütçenizi belirlediniz ve tam hayalinizdeki aracı buldunuz. Her şey mükemmel görünüyor ta ki o meşhur ekspertiz raporu önünüze gelene kadar. Raporda kırmızıyla işaretlenmiş o tek kelime, tüm hevesinizi kaçırmaya yetiyor: “BOYALI”. İşte bu aşamada pek fazlaca alıcı, kim bilir mekanik olarak kusursuz bir otomobili sırf boya yüzünden anında eleyebiliyor. Peki, bu hakkaten doğru bir yaklaşım mı? Boyalı otomobil korkusu, bizi daha büyük ve mühim sorunları görmekten alıkoyuyor olabilir mi?
Aslen bu probleminin cevabı bir çok süre evet. Otomobiller, bilhassa büyük şehirlerde yaşayanlar için yalnız birer ulaşım aracı değil, bununla beraber dış etkenlere devamlı maruz kalan metal yığınlarıdır. Durduğu yerde bir bisikletin çizmesi, otoparkta yan aracın kapısını hafifçe sürtmesi, Güneş yada yoldan seken bir taşın niçin olduğu ufacık bir göçük… Tamamı, aracın kıymetini yada güvenliğini etkilemeyen sadece güzel duyu olarak düzeltilmesi ihtiyaç duyulan minik kusurlardır. Hatta kimi zaman araçlar fabrikadan bile kusurlarla çıkabilir. Bayiden alıp senelerce kapalı garajda kalan bir otomobil, ekspertizde boyalı çıkabilir. Bu yüzden bir parçanın boyanmış olması, o aracın “alınmaz” olduğu anlamına gelmez.
Aslolan sorun boya değil, iskeletin sağlamlığı: Şasi, podye ve direkler!
Bir otomobili, insan vücudu şeklinde düşünebilirsiniz. Kaporta parçaları (kapı, çamurluk, kaput) bu vücudun giysileri gibidir. Giyim eskir, yırtılır, rengi solar ve değiştirilebilir. Sadece aslolan mühim olan, o kıyafetin altındaki iskelettir. İşte otomobillerde bu iskeleti; şasi, podye ve direkler oluşturur. Bu parçalar, kaza anında darbeyi emerek sizin ve sevdiklerinizin yaşamını sakınan en temel güvenlik unsurlarıdır. Bu parçalarda meydana getirilen ağır işlemler, kaynaklar yada düzeltmeler, aracın yapısal bütünlüğünü bozarak ihtimaller içinde bir kazada felaketle sonuçlanabilecek güvenlik zafiyetleri yaratır.
Bu yüzden ekspertiz raporunu incelerken gözünüz “boyalı” kelimesinden ilkin “işlemli şasi”, “kaynaklı podye” yada “düzeltilmiş direk” şeklinde ifadelere takılmalı. Sağ çamurluğu orijinaliyle değişmiş yada sol kapısı küçük bir kaza sebebiyle boyanmış bir otomobil, iskeleti sapasağlam olduğu sürece güvenle alınabilir. Ihmal etmeyin; ev alırken duvarın rengine mi takılırsınız, yoksa binanın kolonlarının sağlamlığına mı? İşte otomobildeki şasi, podye ve direkler, o binanın kolonlarıdır.
Kaportanın altında yatan gerçek servet: Motor ve şanzıman sağlığı
Kaportadaki minik kusurları bir kenara bırakıp, aracın kalbine ve beynine, şu demek oluyor ki motor ve şanzımanına odaklanalım. Bir çamurluğu boyatmanın maliyeti bir ihtimal birkaç bin TL’dir. Sadece yağ yakan bir motorun rektifiyesi, arızalı bir turbonun değişimi yada sorunlu bir otomatik şanzımanın tamiri, on binlerce, hatta yüz binlerce lirayı gören harcamalar çıkarabilir. Bu tür harcamalar, aracın kıymetini bile aşarak sizi maddi olarak fazlaca zor durumda bırakabilir.
İyi bir alıcı, kontrol sürüşü esnasında aracın çekişini, vites geçişlerinin sarsıntısız olup olmadığını, motordan acayip sesler gelip gelmediğini ve egzoz dumanının rengini dikkatle gözlemler. Aracın periyodik bakım geçmişini sorgular ve motor ustası şeklinde güvenilmiş olduğu bir uzmanın görüşünü alır. Ihmal etmeyin, dışı makyajlı fakat kalbi bitkin bir otomobil, size estetikten fazlaca daha büyük ve masraflı problemler yaşatacaktır. Boyaya takılıp motor sağlığını es geçmek, yapılacak en büyük hatalardan biridir.
Peki siz bu mevzuda ne düşünüyorsunuz? Sırf bir yada iki parçası boyalı diye mekaniği kusursuz bir aracı satın alır mısınız? Mevzuyla ilgili yorumlarınızı bekliyoruz.
