HAKANSEYHAN

Uzay Kirliliği Nedir, Sebepleri Nedir, Nasıl Önlenir?

[ad_1]

Dünyamız günden güne kirleniyor, tamamımız bunun farkındayız. Yetmezmiş şeklinde bir süredir uzay da kirleniyor, hem de düşündüğümüzden oldukca daha vahim bir şekilde. Kullandığımız kontakt sistemlerini ve gelecekte yapılacak uzay görevlerini tehlikeye atan uzay kirliliği nedir, sebepleri nedir ve önlemek için neler yapılabilir şeklinde dört gözle beklenen sorulara gelin yakından bakalım.

Daha önceki yazılarımızda içinde yaşadığımız gezegenin pek oldukca değişik nedene bağlı olarak kirlendiğinden ve bir noktada yaşanamaz hale geleceğinden söz etmiştik. Burada yaşayamazsak uzaya gideriz diye düşünüyorsanız maalesef artık uzay da kirli. 20. yüzyılın ikinci yarısında başlamış olan uzay emekleri kapsamında atmosfer dışına gönderdiğimiz pek oldukca uzay aracı ve bunlara ilişik parçalar orada öylece duruyor.

Öylece duruyorlar demek yanlış olur zira uzay kirliliğini oluşturan bu parçalar oldukça süratli bir halde dönerek hem birbirlerine hem de yeni gönderilen uydu ve roketlere çarpıyorlar. Bu durum elbet hem bugün uydu kaynaklı kullandığımız kontakt sistemlerini hem de gelecekte yapılacak uzay görevlerini etkiliyor. Gelin uzay kirliliği nedir, sebepleri nedir ve önlemek için neler yapılabilir şeklinde dört gözle beklenen sorulara gelin yakından bakalım. 

Uzay kirliliği nedir, sebepleri nedir, nasıl önlenir?

Uzay kirliliği nedir?

1957 yılından bugüne, Dünya dışına gönderdiğimiz sayısız roket, uzay aracı ve uydunun artık kullanılmaması ya da parçalanması sonrası yörüngede öylece kalmaları sebebiyle oluşan dağınıklık uzay kirliliği olarak adlandırılıyor. Uzay kirliliğini oluşturan yıkıntı parçalarının bazıları oldukça küçükken bazıları bir otomobil kadar olabiliyor.

Şimal ABD Havacılık ve Uzay Savunma Komutanlığı NORAD, 1957 senesinde ilk uzay emekleri başladıktan sonrasında uzaya gönderilen ve artık kullanılmadığı için atık ya da yıkıntı olarak kabul edilen bu parçaların kaydını tutmaya başladı. Oluşturulan veri tabanına eklenen ilk yıkıntı, Sovyet Toplumcu Cumhuriyetler Birliği tarafınca 1967 senesinde uzaya gönderilen Sputnik uydusu oldu.

Aradan geçen uzun yıllarda uzay iyice karıştı. Avrupa Uzay Ajansı ESA tarafınca paylaşılan uzay kirliliği verilerine bakılırsa boyutları 1 – 10 santimetre içinde değişen 900 bin ve boyutları 10 santimetre’den büyük olan 34 bin nesne şu an Dünya yörüngesinde dolanıyor. Sadece aheste aheste dolanmıyorlar. Uzay kirliliğini oluşturan bu nesneler saatte 28 bin km hıza haiz. Çarpışmaların ne kadar korkulu bir tesiri olacağını kestirmek güç değil.

Uzay kirliliğini oluşturan nesneler:

Avrupa Uzay Ajansı tarafınca paylaşılan uzay kirliliği verilerine bakılırsa uzay kirliliğini oluşturan yıkıntı ve atıklar içinde şu üçü dikkat çekiyor;

  • Etken görevde olmayan ve pek oldukca değişik nedene bağlı olarak parçalanmış uydular.
  • Uzay görevlerinde kullanılıp orada bırakılmış ve pek oldukca değişik nedene bağlı olarak parçalanmış roketler.
  • Uzay görevleri esnasında kullanılmış aletler, vidalar, kablolar, kameralar ve benzeri nesneler.

Avrupa Uzay Ajansı, uzay kirliliğini oluşturan bu tür nesneleri bir de boyutlarına bakılırsa sınıflandırarak oldukca daha detaylı bir çözümleme yapıyor. Uzay enkazlarının temel boyutları şu şekilde;

  • Sayılarının 128 milyondan fazla olduğu tahmin edilen boyutları 1 santimetre ve altındaki nesneler.
  • Sayılarının 900 binden fazla olduğu tahmin edilen boyutları 1 ile 10 santimetre içinde değişen nesneler.
  • Sayılarının 34 binden fazla olduğu tahmin edilen boyutları 10 santimetre ve fazlası olan büyük nesneler.

Uzay kirliliğinin sebepleri nedir?

  • Artık kullanılmayan uydular
  • Düşürülen nesneler
  • Uzay görevlerinde kullanılan roketler ve parçaları
  • Uzay silahları

Artık kullanılmayan uydular:

Uzun senelerdir kontakt teknolojilerinde kullanmak için uzaya uydu gönderip duruyoruz. Bu uyduların belirli bir kullanım ömrü var. Pilleri bitiyor ya da eskiyorlar. Eskiden bu uyduların süre içinde Dünya’ya döneceği ve atmosferde parçalanarak yok olacakları düşünülüyordu. Sadece bugün biliyoruz ki o uydular hala yörüngede dolanmaya devam ediyorlar.

Düşürülen nesneler:

Gülünç şeklinde görünebilir fakat evet, uzaya çıkan astronotlar da pek oldukca eşya düşürüyorlar. Mesela 2008 senesinde astronot Heidemarie Stefanyshyn-Piper, alet edevat dolu koca bir çantayı düşürüverdi. Bu çanta Dünya yörüngesinde 4 binden fazla kez döndükten sonrasında atmosfere girerek parçalandı. Sadece senelerdir neler neler düşürüldüğünü düşünürsek bunlarında hepsinin aynı kaderi yaşadığına olasılık vermek zor.

Uzay görevlerinde kullanılan roketler ve parçaları:

Roket fırlatma videolarını izlediyseniz tek bir roket gönderilirken bile yol süresince birkaç parça bırakarak yoluna devam ettiğini görmüşsünüzdür. Bir çok yakıt kapsülü olan bu parçaların bazıları hemen hemen Dünya sınırlarındayken kopuyor ve okyanusa düşüyor. Sadece bazıları atmosfer dışına çıktıktan sonrasında düştükleri için uzay kirliliğinin en büyük nesnelerinden biri haline geliyorlar. Parçalanan ve milyonlarca küçük parça olarak dağılan kapsül ve roketler de var.

İLGİLİ HABER

Uzay Hakkında Ufkunuzu Açıp Sizi Daha Oldukça Meraklandıracak 10 Informasyon

Uzay silahları:

Hayır, Yıldız Trek’te gördüğümüz türden silahlar değil. 1960’lı ve 1970’li yıllarda ABD ile SSCB içinde yaşanmış olan uzay rekabeti esnasında pek oldukca uydu karşıtı tabanca kontrol edildi. Hatta ABD, 1985 senesinde bunlardan bir tanesini kullanarak bir tonluk Solwind uydusunu paramparça etti. Çin ve Hindistan da uzay çalışmalarıyla beraber uzay silahları geliştirmeye başladılar. Hepsi uzay kirliliğinin bir parçası olarak yörüngede dolanıyorlar.

Uzay kirliliğinin neticeleri neler?

Avrupa Uzay Ajansı tarafınca paylaşılan uzay kirliliği verilerine bakılırsa 1957 senesinde başlamış olan uzay çalışmalarındaki ilk kazalar 1961 senesinde başladı. Yakıt patlamaları sebebiyle 560’tan fazla parçalanma vakası yaşandı. Uzay kirliliğini oluşturan nesneler kaynaklı kazaların sayısı ise şu an için yedi. Sadece bunlar oldukça tehlikeli olabilir. Mesela Kosmos 2551 isminde etkin olmayan bir uydu, İridium 33 isminde uyduya çarparak onu tamamen yok etti.

Uzay kirliliğinin yarattığı en büyük tehlike ise minik parçalar kaynaklı. Boya pulları, donmuş yakıt kalıntıları ve katılaşan antifriz damlacıkları kullanılmakta olan uyduların güneş panellerine hasar verebilir. Üstelik bunlar patladığı süre yanıcı oldukları için atmosfere de zarar verebilirler.

Bir de işin nükleer yönü var. Artık kullanılmayan bazı Rus uydularında enerji deposu olarak yoğun radyoaktif içeren nükleer piller kullanıldığı biliniyor. Doğrusu bu piller çarpışma durumunda nükleer patlama tesiri yaratabilir. Dünya atmosferinden geçerken yok olmayacak kadar büyük parçaların yüzeye ulaşmış olduğu ve mühim hasarlar verdiği bile görüldü.

Uzay kirliliği nasıl önlenir?

Dünya kirliliğini önlemek için hepimizin alabileceği sayısız tedbir olsa da uzay kirliliğini önleyecek olanlar uzay emekleri icra eden devletler ve hususi şirketlerdir. Uzay emekleri icra eden kurum ve şirketlerin alabileceği bazı önlemler şu şekilde;

  • Yeni uyduların sonunda oldukca daha kolay bir halde parçalanacakları Perigees ve Eliptik yörüngelere fırlatılmaları.
  • Kendi kendini imha ederek atmosferde yok olacak uyduların kullanılması.
  • Artık kullanılmasa bile enerji kaynağının uzaklaştırılarak patlama riskinin azaltılması.
  • Örneklerini görmeye başladığımız bozulmadan Dünya’ya dönerek yine kullanılan roketlerin yapılması.
  • Kuvvetli lazerler kullanılarak uzay kirliliğine yol açan nesnelerin yok edilmesi.

Kullanmakta olduğumuz kontakt teknolojilerini ve ileride gerçekleşecek uzay çalışmalarını etkileyen uzay kirliliği nedir, sebepleri nedir, nasıl önlenir şeklinde dört gözle beklenen soruları yanıtladık ve mevzu hakkında bilmenizde fayda olacak detaylardan bahsettik. Uzay emekleri ve uzay kirliliği ile alakalı düşüncelerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz. 

$(function(){

//facebook window.fbAsyncInit = function() FB.init( appId : '1037724072951294', xfbml : true, version : 'v2.5' ); ;

(function(d, s, id) var js, fjs = d.getElementsByTagName(s)[0]; if (d.getElementById(id)) return; js = d.createElement(s); js.id = id; js.src = "https://connect.facebook.net/tr_TR/sdk.js"; fjs.parentNode.insertBefore(js, fjs); (document, 'script', 'facebook-jssdk'));

$('body').on( click: function() // facebook save button ajax FB.XFBML.parse();

, '.facebook-save');

// share scroll if ($('.content-sticky').length > 0) { if ($(window).width() >= 768) { $(window).on('scroll', function () { var scrollTop = $(this).scrollTop(); $('article').each(function () if (scrollTop >= ($(this).find('.content-body').offset().top - 76)) $(this).find('.content-sticky').addClass('sticky'); if (scrollTop >= ($(this).find('.content-body').offset().top + $(this).find('.content-body').height() - ($(this).find('.content-sticky').height() + 92))) $(this).find('.content-sticky').removeClass('sticky'); $(this).find('.content-sticky').css('bottom': '0px', 'top': 'auto'); else $(this).find('.content-sticky').addClass('sticky').css( 'bottom': 'initial', 'top': '76px' );

else $(this).find('.content-sticky').removeClass('sticky').css('bottom': 'auto', 'top': '0');

); }); } }

// share click $('body').on({ click: function (){ var $this = $(this), dataShareType = $this.attr('data-share-type'), dataType = $this.attr('data-type'), dataId = $this.attr('data-id'), dataPostUrl = $this.attr('data-post-url'), dataTitle = $this.attr('data-title'), dataSef = $this.attr('data-sef');

switch(dataShareType) case 'facebook': FB.ui( method: 'share', href: dataSef, , function(response) if (response && !response.error_message) updateHit();

);

break;

case 'twitter': shareWindow('http://bc.vc/347874/https://twitter.com/intent/tweet?via=webtekno&text="+encodeURIComponent(dataTitle) + " %E2%96%B6 ' + encodeURIComponent(dataSef)); updateHit(); break;

case 'gplus': shareWindow('https://plus.google.com/share?url=" + encodeURIComponent(dataSef)); updateHit(); break;

case "mail': window.location.href="https://www.webtekno.com/mailto:?subject=" + encodeURIComponent(dataTitle) +'&body='+ encodeURIComponent(dataSef); //updateHit(); break;

case 'whatsapp': window.location.href="whatsapp://send?text=" + encodeURIComponent(dataTitle) +' %E2%96%B6 '+ encodeURIComponent(dataSef); updateHit(); break;

function shareWindow (url) window.open(url, "_blank", "toolbar=yes, scrollbars=yes, resizable=yes, top=500, left=500, width=400, height=400");

function updateHit () { $.ajax({ type: "POST", url: dataPostUrl, data: contentId: dataId, contentType: dataType, shareType: dataShareType, success: function(data)

if ($('.video-showcase').length > 0) var $container = $('.video-showcase'); else if ($('article[data-id="' + dataId + '"]').length > 0) var $container = $('article[data-id="' + dataId + '"]'); else if ($('.wt-share-item[data-id="' + dataId + '"]').length > 0) var $container = $('.wt-share-item[data-id="' + dataId + '"]'); else $container = null;

//var $container = dataType == 'video' ? $('.video-showcase') : $('article[data-id="' + dataId + '"]');

if ( $container != null && $container.length > 0 ) var $badged = $container.find('.wt-share-badge-' + dataShareType);

var $headerCount = $('.content-header').find('.wt-share-count'), $containerCount = $container.find('.wt-share-count'), value = parseInt($containerCount.html()) + 1;

$container.data('share', value); //$containerCount.html(value);

if ($headerCount.length > 0) //$headerCount.html(value);

if ( $badged.length > 0 && (dataShareType == 'facebook'

}); } } }, '.wt-share-button') });



[ad_2]

Exit mobile version