Suni zekâ birçok alanda otonom işleri eline almış durumda. Aynı durum otomobillerde de mevcut. Peki ihtimaller içinde kaza şeklinde senaryolarda satmaca kime kesilecek?
Kendi kendine giden otomobiller artık bilim kurgu filmlerinden çıkıp hayatımızın bir parçası olmaya başladı. Trafikte bizi bir yerden bir yere tamamen otonom şekilde götürebilen akıllı otomobiller, konforlu bir gelecek vaat etse de akıllara mühim bir suali getiriyor… Ya bir kaza olursa?
Düzgüsel bir kazada belirli koşullar haricinde direksiyondaki insan suçlu bulunur. Peki direksiyonda kimsenin olmadığı, tüm kontrolün suni zekâda olduğu bir senaryoda faturayı kime keseceğiz?
Suni zekâda kasıt aranabilir mi?
Hızla gelişen teknolojinin bu süratli ilerleyişi, mevcut yasaları adeta bir sınavdan geçiriyor bu sebeple yasalarımız, suçun ve cezanın temelinde “insan iradesini” esas alıyor. Şu demek oluyor ki bir hata yapıldığında, o hatayı icra eden kişinin kasıtlı mı yoksa ihmalkâr mı davrandığına bakılıyor sadece bir suni zekâ, “kasıtlı” yada “ihmalkâr” olabilir mi?
İşte bu aşamada işler karışıyor. Otonom bir otomobil, bir trafik kazasına karıştığında mesuliyet kime ilişik olacak? Aracı üreten firmaya mı, yazılımı kodlayan mühendise mi, yoksa aracın sahibi olan size mi?
- Vasıta sahibinin sorumluluğu

Günümüzde piyasada bulunan otonom otomobillerin bir çok tam otonom değil. Şu demek oluyor ki belirli durumlarda sürücünün müdahalesine gerekseme duyuyorlar. “Düzey 2” yada “Düzey 3” otonomi olarak malum bu sistemlerde, sürücünün her an direksiyona geçmeye hazır ve dikkatli olması planlanıyor.
Eğer vasıta sürücüyü uyardığı hâlde sürücü zamanında müdahale etmezse ve bir kaza meydana gelirse, mesuliyet büyük olasılıkla gene sürücüde oluyor. Şu demek oluyor ki otomobiliniz akıllı bile olsa, günümüzde direksiyonu topyekün ona devretmek pek oldukca ülkede yasalar çerçevesinde de esasen mümkün değil.
Sadece “Düzey 5” olarak adlandırılan tam otonom, doğrusu direksiyonu ve pedalı bile olmayan otomobiller yaygınlaştığında bu durum değişecek. İşte o süre gözler öteki sorumlulara çevrilecek.
- Üretici firmanın sorumluluğu

Otonom bir otomobilin kazası eğer bir üretim hatasından yada sensör ve fren şeklinde donanımsal bir arızadan kaynaklanıyorsa, oklar direkt üretici firmayı gösterir. Tıpkı hatalı bir elektronik eşyada olduğu şeklinde, “ayıplı mal” terimi burada da devreye girer.
Üretici, aracın güvenli bir halde çalışacağını taahhüt eder. Eğer bu taahhüt, teknik bir kusur sebebiyle yerine getirilmezse, kazanın hukuki ve maddi sorumluluğu üreticiye yüklenir. Hatta bazı büyük otomobil firmaları şimdiden, kendi ürettikleri tam otonom araçların yapacağı kazalarda sorumluluğu üstleneceklerini açıklamaya başladı.
- Yazılımı geliştirenlerin sorumluluğu

Otonom otomobillerin beyni, karmaşık kodlardan oluşan suni zekâ yazılımıdır. Peki ya kaza, bir donanım hatasından değil de yazılımdaki bir açıktan yada yanlış bir kod satırından kaynaklanırsa? İşte bu en sıkıntılı senaryolardan biri. Bir yazılım milyonlarca satır koddan oluşur ve her ihtimali öngörmek neredeyse imkânsızdır.
Suni zekâ almış olduğu kararları deneyimlerinden öğrenerek geliştirir. Bu öğrenme sürecinde beklenmedik bir karar alarak kazaya sebep olması durumunda, “Bu hatanın sorumlusu kim?” sorusu daha da gri bir hâl alır.
Bunu Türkiye şartlarında ele alırsak mevcut Türk Ceza Kanunu’na nazaran bir yazılımın ya da suni zekânın “suçlu” olarak kabul edilmesi mümkün değil bu sebeple ceza sorumluluğu yalnız gerçek kişilere, doğrusu insanlara aittir. Bu durumda mesuliyet, öngörülebilir bir hatayı önlemeyen yada kontrol sürecini noksan yürüten yazılım şirketine yada mühendislere yöneltilir.
Suni zekâya “elektronik kişilik” verilebilir mi?

Bu karmaşık tablo karşısında hukukçular, geleceğe yönelik köktencilik çözümleri münakaşaya başlamış durumda. Bunlardan en dikkat çekeni ise “elektronik kişilik” terimi. Bu düşünce, en gelişmiş suni zekâ sistemlerine tıpkı bir şirket şeklinde, sınırı olan bir hukuki kişilik tanınmasını öneriyor. Bu sayede suni zekânın niçin olduğu bir ziyanı karşılamak için ona ilişik bir sigorta fonu yada mal varlığı oluşturulabilecek.
Doğal bu düşünce bununla beraber birçok etik ve felsefi suali da getiriyor. Bir makineye “kişilik” vermek, ona haklar ve sorumluluklar yüklemek ne anlama gelir? Bu, insan olmanın tanımını değiştirir mi?
Özetlemek gerekirse suni zekâ ve otonom otomobiller yaşamımıza girdikçe, hakkaniyet ve mesuliyet kavramlarını tekrardan düşünmemiz gerekecek. Gelecekte bir kaza anında suçluyu bulmak, şüphesiz yalnız bir vaka yeri incelemesi değil, bununla birlikte karmaşık bir teknoloji ve hukuk bilmecesi çözmek anlamına gelecek.



