Otomobil

Zamanında Pistlerin Tozunu Artırıyordu: Mercedes 190E Cosworth’un Kendisi Benzer biçimde İkonik Hikâyesi


Mercedes’in zamanında otomobil sektörünün ve direkt Mercedes’in konumunu ve önemini büyük seviyede etkileyen modeli Mercedes 190E Cosworth, ne oldu da bu kadar konuşulan ve ikonik bir model hâline geldi?

Otomobil dünyasında bazı araçlar vardır ki yalnız bir metal yığını olmaktan çıkıp tarihin akışını değiştirirler… İşte Mercedes 190E Cosworth tam da bu şekilde bir efsaneleşmiş. “Baby Benz” olarak yaşamımıza giren ve W201 kasa koduyla malum bu model, aslına bakarsak sakin bir aile otomobili olarak yola çıkmışken, kaderin cilvesi ve mühendislik hırsıyla pistlerde fırtına şeklinde esen bir ikona dönüştü.

BMW ile olan o tatlı sert rekabeti, kaputunun altındaki İngiliz mühendislik harikası ve doğal ki Ayrton Senna ile özdeşleşen anılarıyla 190E Cosworth, bugün bile otomobil tutkunlarının kalbini hızlandıran ender klasiklerden biri olarak garajların başköşesinde yerini alıyor.

190 modeli için planlar farklıydı…

Bu hikâye aslına bakarsak Mercedes’in rallilere katılma arzusuyla başladı sadece işler planlandığı şeklinde gitmedi. Mercedes, 190 modelini rallilerde yarıştırmak istiyordu fakat o dönemde Audi, çığır açan “Quattro” dört çeker sistemiyle sahneye çıkınca arkadan itişli araçların ralli parkurlarında şansı kalmadığı anlaşıldı.

Bu durum Alman devini yıldırmak yerine daha hırçın bir yola itti ve Mercedes rotasını rallilerden asfalt pistlere, doğrusu Alman Binek Otomobiller Şampiyonası’na (DTM) çevirdi sadece pistlerde rekabet edebilmek için bayağı bir motordan oldukca daha fazlasına gereksinimleri vardı ve bu aşamada devreye İngiliz mühendislik şirketi Cosworth girdi. Cosworth, Mercedes’in standart 2.3 litrelik motorunu alıp ona 16 subaplı hususi bir silindir kapağı ilave ederek ortaya yüksek devir çevirebilen, dayanıklı ve son aşama agresif bir makine çıkardı.

Kaderi Ayrton Senna yazdı

3

Aracın tanıtımı ve rüştünü kanıtlama etmesi ise otomobil tarihinin en unutulmaz vakalarından birine sahne oldu. 1984 senesinde yenilenen Nürburgring pistinin açılışı için düzenlenen hususi bir yarışta, aralarında Niki Lauda ve James Hunt şeklinde efsanelerin de bulunmuş olduğu 20 Formula 1 pilotuna, birbirinin tamamen aynısı olan yeni Mercedes 190E 2.3-16 araçları verildi.

Hepimiz favori şampiyonların kazanmasını beklerken, o zamanlar hemen hemen çaylak olan genç bir Brezilyalı, doğrusu Ayrton Senna direksiyon başına geçti ve tüm efsaneleri geride bırakarak yarışı kazanmıştır. Bu zafer, hem Senna’nın kariyerinin parlamasına hem de 190E Cosworth’un “pistlerin yeni kralı” olarak anılmasına yetti de arttı bile.

BMW ile “haksız” rekabeti

4

Mercedes’in bu hamlesi, en büyük rakibi BMW’yi de harekete geçirdi ve otomobil dünyasının en keyifli rekabetlerinden önde gelen Mercedes 190E ile BMW E30 M3 savaşı başlamış oldu. Bu rekabet, Mercedes’i aracını devamlı geliştirmeye zorladı. İlk çıkan 2.3 litrelik versiyon zaman içinde yetersiz kalınca, motor hacmi artırılarak 2.5-16 versiyonu piyasaya sürüldü sadece aslolan görsel şölen, aerodinamik ihtiyaçların artmasıyla ortaya çıkan Evolution modelleriyle başladı.

Bilhassa 190E 2.5-16 Evolution II, o devasa arka rüzgârlığı, genişletilmiş çamurlukları ve agresif duruşuyla yalnız bir yarış otomobili değil, hem de 90’ların tasarım ikonlarından biri hâline geldi. O denli iddialı bir tasarımdı ki o dönem BMW mühendislerinin “Aerodinamik kuralları değişik çalışmıyorsa, bu rüzgârlıkla rüzgâr tünelinde hile yapmış olmalılar.” söylediği bile rivayet edilir.

Mercedes evveliyatına geçti

5

Bugün geriye dönerek baktığımızda Mercedes 190E Cosworth, markanın “ağırbaşlı ve yaşlı işi” imajını yıkan, Mercedes’in de ne kadar sportif ve asi olabileceğini kanıtlayan bir dönüm noktasıdır.

Yalnız performansı yada yarış başarılarıyla değil, “Over-engineered” doğrusu aşırı mühendislik olarak tabir edilen o dönemki üretim kalitesiyle de saygıyı hak ediyor. Günümüzde temiz bir örneğini bulmanın servet değerinde olduğu bu vasıta, analog sürüş hissinin, mekanik mühendisliğin ve saf rekabetin son kalesi olarak otomobil kültüründeki yerini korumaya devam ediyor.

Related Articles

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Back to top button